LP yeni single’ı ile geri döndü. One Last Time geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Parçanın kendisi kadar klibi de oldukça farklı olmuş. Videoda LP’nin yakın arkadaşı da olan oyuncu Jamie King de yer alıyor. LP şarkı ile aslında iletmek istediği mesajın “Hayattan keyif alın ve herhangi bir zamanda bitebileceğinin bilin” diyerek açıklıyor röportajında. “Şu son dönemde özellikle bunun farkındayız. Yaşayın, keyif alın ve çok sevin. Çünkü ne sebeple ve ne zaman elinizden kayıp gidebileceğini asla bilemezsiniz.” diyor.
One Last Time aslında LP’ye göre diğer şarkılarından daha farklı bir çizgide. Parçayı ilk dinlediğinizde zaten bunu anlıyorsunuz. Ben ilk dinlediğimde biraz hayal kırıklığına uğradım. Çünkü diğer şarkılarına göre kıyasladığınızda “yine harika bir parça olmuştur” diye beklerken benim beklentimin altında kaldı. Ama her nedense şarkı dinledikçe güzelleşti. İlerleyen günlerde bakalım dinleyicilerden nasıl geri dönüşler alacak.
Imagine Dragons’dan Yeni İki Parça
Imagine Dragons 2018 yılındaki Origins albümünden sonra yeni çıkacak albümünden iki parça yayınladı; Follow You ve Cutthroat. Grup bu albümün üzerinde 3 yıldır çalışıyormuş ve bu yüzden de parçaları yayınlarken heyecanlı ve aynı zamanda tedirgin olduklarını da itiraf ettiler. İki parça da grubunun solisti Dan Reynolds tarafından yazılmış ve kendi yaşamına, ruh haline ve git-gellerine dair parçalar. Reynolds röportajında Follow You aşk ve sadakat, Cutthroat ise kendi geçmişini ve hatalarını kabul edip yola devam etmesi hakkında olduğunu açıklamış. İki parça da grubun klasik çizgisi ve tarzıyla aynı parçalar olmuş. Ben Cutthroat’ı daha çok beğendim açıkçası. Şuana kadar geri dönüşleri olumlu gibi bakalım yeni albümün kalanındaki parçalar nasıl merakla bekliyoruz.
L’FREAQ ile Farklı Bir Tarz
L’FREAQ, New York’lu dark-synth-pop sanatçısı Lea Cappelli aslında. 2018’deki Weird Awakenings albümünden sonra Make Me Love adlı teklisini yayınladı. Cappelli röportajında “Make Me Love”dan bahsederken “Bu parçayı karantina öncesinde yazdım. Parça uzun mesafe ilişkisi yaşadığım partnerime duyduğum özlem hakkında. Daha sonra karantina nedeniyle birbirimizi göremedik ve her şeye rağmen ayrıldık.” diyor. Parçanın içine bu dönemdeki şahsi ses kayıtlarını da dahil etmiş. Çok farklı ve sizi içine çeken bir parça. L’FREAQ isminden yola çıkıp tuhaf bir şeyle karşılaşmayacağınıza eminim. Biraz karanlık, gizemli ama yaratıcı bir havası var. Ben “Moonlight” parçası ile tanıştım kendisiyle. Yeni çıkan “Make Me Love” da bir o kadar sevdiğim bir parçası oldu. Oldukça yetenekli bir müzisyen. Kesinlikle tavsiye!
Genç yeteneklerden birine değineceğim bugün; Julien Baker, genç multi-enstrümantalist Amerikalı bir sanatçı. Ben Julien Baker ile Amerika’da yayınlanan late night showlardan birinin bölümünü izlerken tesadüfen dinleyerek tanıştım birkaç ay önce. İzlerken canlı performansını çok başarılı buldum ve araştırmaya başladım. Araştırdıkça gördüm ki kendisi benim tam olarak konserlerde canlı izlerken “bu kadar da olmaz” deyip hata yapmasını beklediğim; ama aslında zaten sahnedeyken hiç orada olmayan, tamamen kendisini kaptıran müzisyenlerden. Tarzından biraz bahsetmem gerekirse; Daha çok sakin ve içe dönük akustik indie, alternatif türde parçalar yapıyor, aynı zamanda bir söz yazarı ve besteci. İlk olarak duyulmaya başlaması 2015 yılına kadar uzanıyor. “Sprained Ankle” albümünün çıkmasıyla Julien Baker eleştirmenlerin dikkatini çekiyor ve New York Times, The New Yorker gibi önemli yayınlarda yer almaya başlıyor.
Geçtiğimiz günlerde çıkan “Little Oblivions” ise Julien Baker’ın üçüncü solo albümü olarak karşımıza çıkıyor. Çok yumuşak, ruhunuza işleyen bir sesi var. Bence yaşına göre oldukça yetenekli ve donanımlı bir müzisyen, gerçekten de sesinin duyulması gerekiyor. İnanıyorum ki son dönemlerde de daha çok karşımıza çıkacak.
Alanis Morisette “Predator”u Yayınladı
Alanis Morisette, 1995 yılında çıkardığı albümüyle aynı ismi taşıyan “Jagged Little Pill” müzikali için yazdığı “Predator” parçasının orijinal demo halini yayınladı. Jagged Little Pill müzikali yakın zamanda Amerika’nın en prestijli tiyatro ödülleri olan Tony Ödülleri’nde En İyi Müzikal dahil toplam 15 kategoride aday oldu. İşte şarkının orjinal hali:
90’larda Çocuk Olanları Buraya Alalım; Pokemon 25 Yaşında!
PostMalone kendisiyle yaşıt olan Pokemon’un 25.yılı şerefine Hootie and the Blowfish’in “Only Wanna Be With You” parçasını coverladı. Parça şimdilerde tüm radyolarda çalmaya başladı bile. Klibinde animasyon karakterine dönüşen ve Pokemon dünyasında mini bir konser veren Post Malone’un coverı oldukça başarılı olmuş.
Morcheeba’dan “Oh Oh Yeah“
Otherwise, Enjoy The Ride gibi parçalarıyla tanıdığımız Morcheeba’ın 14 Mayıs’ta yayınlanacak Blackest Blue albümünden ikinci parçası yayınlandı. “Sounds of Blue”dan sonra yayınlanan ikinci şarkıları “Oh Oh Yeah” de yeni albüm için fikirler vermeye devam ediyor. Parçanın iki versiyonu yayınlandı. Orijinal versiyonu yaklaşık 7 dakika, ikinci versiyonu ise kısaltılmış hali olarak yayınlandı. Düşük tempolu bir şarkı olmasına rağmen 7 dakika boyunca dinlerken asla sıkılmayacağımız bir parça yapmışlar. Grup üyeleri Skye Edwards ve Ross Godfrey albümden bahsederken “Üzerimizde çok baskı hissetmedik o yüzden biz de şarkıları iyi bir şekilde tamamlamak için oldukça vakit harcadık.” diyor.
22 Şubat’ta Daft Punk YouTube sayfasında “Epilogue” (yani Türkçesi Son Söz) ismiyle 8 dakikalık bir video paylaştı. Yayınlanan video aslında Daft Punk’ın 2006 yılındaki Electroma filminden bir kesitti. Daha hayranları ne olduğunu anlayamadan videonun sonunda beliren 1993-2021 yazısıyla iyice şaşırdı ve kısa süre sonra anlaşıldı ki bu aslında bir veda videosuydu. Grubun sözcüsü ise grubun dağıldığı iddiasını doğruladı.
Tahmin edilebileceği gibi haber müzik dünyasına bomba gibi düştü. Daft Punk’tan normal bir veda beklenemezdi tabii ama bu haber müzik dinleyicilerini epey üzdü. İçten içe belki de ayrılmamışlardır, ara vermişlerdir, tekrar bir araya gelirler demek istiyorum.
Tanımayanlar için biraz Daft Punk’tan bahsedeyim. Grup, 1993 yılında Guy-Manuel de Homem-Christo ve Thomas Bangalter tarafından Paris’te kuruldu ve elektronik müzik yapmaya başladı. House müzik türünün önemli bir sembolü oldular ve 90’lardan itibaren öne çıktılar. Elektronik müzikle rock, disko, techno müziği harmanlayıp özgün bir tarz yarattılar, birçok ödüle layık görüldüler. Taktıkları özel kasklar ve giyimleriyle yüzlerini uzun bir süre gizlediler böylece elektronik müziğin gizemli ikilisi haline geldiler.
Daft Punk
90’larda çocuk olanlar onları Around the World parçasıyla; Milenyumlular ise Harder, Better, Faster, Stronger ve One More Time parçalarıyla bilirler. Son nesil ise onları Get Lucky parçasıyla tanıdı. Elektronik müziğe dair bilinen tüm kuralları yıkan bu gizemli kasklı adamlar, 28 yılda elektronik müziği anlamayanlara bile kendini sevdirmeyi başardı ve dağılsalar da biliyoruz ki nesilden nesile Daft Punk efsane ikili olarak dinlenmeye devam edecek.
HAIM’den İki Yeni Düet
HAIM Haziran’da Women in Music Pt. III ismiyle son albümünü yayınlamıştı. Geçtiğimiz günlerde ise albümdeki iki parçayı düet olarak tekrar yayınladılar. Grup Instagramda yeni parçalardan şöyle bahsediyor; “Taylor son albümü yayınladığımızda Gasoline parçasının onun favorisi olduğunu söylemişti. Biz de bazı parçaları tekrardan farklı hayal ederek kaydetmeyi düşünüyorduk ve aniden aklımıza o geldi. Taylor harika fikirleriyle şarkıya gerçekten yeni bir hayat verdi.” diyerek Taylor Swift’e teşekkür ediyor.
3am ise albümde thundercat’le yapılan diğer yeni bir düet olarak karşımıza çıkıyor. Grup thundercat ile 2013’ten beri tanıştığından bahsediyor ve “ Her zaman bir işbirliği yapmamız gerektiğinden bahsederdik. Geçen Aralık ayında stüdyoda bir cover üzerinde çalışırken 3am’i aslında her zaman bir düet olarak hayal ettiğimizden konuşuyorduk. Thundercat ise hemen dahil oldu ve sihrini konuşturdu.”diyor. Albümde yer alan bu iki parçanın düet olarak yorumları da albümün geri kalanı gibi çok güzel olmuş. HAIM oldukça özgün bir tarza sahip olan bir grup. Sakin alternatifler arayanlara HAIM’i ve son albümünü dinlemelerini tavsiye ederim.
Nick Jonas’ın Yeni Albüm Geliyor
Nick Jonas’ın yeni albüm çalışmalarının olduğundan haberdardık. Geçtiğimiz günlerde üçüncü solo albümünden “Spaceman” parçasını yayınladı. Spaceman daha çok Jonas’ın pandemi ve 2020 Amerikan seçimleri süresinde hissettiklerini yansıttığı bir parça olmuş ve hatta bu şarkı sözlerine de yansımış. Röportajında pandemiyle ilgili olarak “Sanki dünya ile bağımız tamamen kopmuş gibiydi. İnsanlarla iletişim kurmak yerine ekranlara bakmaya odaklandık ve bence hepimizi cesaretlendiren ve umutlandıran şey; yarının varlığını biliyor olmak.” diyor. Nick Jonas albüm çalışmalarında kardeşlerinden de yardım almış. Yeni albümde toplamda 11 şarkı olacak ve çıkış tarihi 12 Mart olarak açıklandı.
Deap Vally ile geçtiğimiz günlerde bir dizi izlerken en can alıcı sahnesinde Bring It On parçasının çalmasıyla tanıştım, iyi ki de tanışmışım. Grup, Lindsey Troy (gitar ve vokal) ve Julie Edwards (davul, vokal) olarak iki muhteşem kadından oluşuyor. Şimdi grupla ilgili güncel bilgilere dönelim. Bu aralar yeni albümlerini de heyecanla bekliyorum.
Deap Vally 26 Şubat’ta çıkacak olan yeni EP’si “Digital Dream” öncesinde bizlere küçük heyecanlar yaratmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Look Away parçasını yayınlayan grup, bu hafta da sürpriz isimlerin eşlik ettiği High Horse parçasını yayınladı. Parçada 2000’lerin efsane ismi KT Tunstall ve Peaches Deap Valley’e eşlik etmişler. Grup ve KT Tunstall parçayı Dave Grohl’un stüdyosunda yazmış ve kaydetmiş. KT Tunstall ile 2013 yılında tanışan grup üyeleri o zamandan beri iletişimlerini sürdürmüşler. Peaches de parçada rap bölümünü söylüyor ve onun da Deap Vally ile tanışması 2015 senesine uzanıyormuş.
High Horse’un klibi oldukça eğlenceli, izlemenizi tavsiye ederim. Bastırın kızlar!
Kings of Leon “Echoing”i Paylaştı
Kings of Leon albümden yeni parçalar paylaşmaya devam ediyor. Grubun solisti parçayı açıklarken “Kendimi başka bir şey yazdığıma ikna etmeye çalışsam da kişisel hayatımın damarı bu şarkılara akıyor” diyerek bahsediyor. Kings of Leon’un gitaristi Matthew Followill’ in vintage ekipmanlar bulduğunu ve albümde bunları kullandıklarından bahsediyor. O zaman haklarını vermek gerekir çünkü parçaları dinlediğinizde bunu gerçekten fark ediyorsunuz. Kendisi de buna değdiğinden bahsediyor ve “Ben ona (Matthew’a) biraz daha fazla gitar çal diye yakınıyordum ama dinlediğinizde anlıyorsunuz ki bu ekipmanlar gerçekten zamansız ve güzel hissettiriyor” diyor. Gerçekten de öyle. Parçanın klibini izlemek isterseniz aşağıda bulabilirsiniz.
Sia’dan Music Albümünün Son Parçası 1+1
Sia’nın bir müzikal bir film hazırladığı ve “Music” albümünün de filmdeki parçalarından oluşan bir albüm olduğundan bahsetmiştim. Albümün son şarkısı “1+1” ile birlikte Music filmi de yayınlandı. Filmin başrollerini Sia’nın kadrolu dansçısı Maddie Ziegler, Kate Hudson ve Leslie Odom Jr. paylaşıyor. Konusu ise; uyuşturucu bağımlısı Zu’nun annesinin ölümünün ardından kendisine bıraktığı bir notla tanıştığı ve tüm dünyası müzik olan bir otistik kardeşi olmasını öğrenmesiyle gelişen olayları anlatıyor. Film yeni yayınlanmasına rağmen ilginç bir şekilde çok fazla olumsuz tepkiler aldı ama buna rağmen birçok Golden Globe ödülüne de aday gösterildi. Son parçasının klibi de filmden bir sahne olarak yayınlandı.
İşte hem “Music” filminin fragmanı hem de Sia’nın son yayınlanan parçası “1+1”:
Amerikan Futbol Liginin final maçı olan Super Bowl 7 Şubat’ta Tampa, Florida’da gerçekleşti.
Bu seneki Halftime Show için The Weeknd sahne aldı. Bilenler bilir her sene Amerika’da futbol severler heyecanla bu maçı beklerler ve devre arasında 15-20 dakika süren bir mini konserde sanatçılar sahne alır. Geçtiğimiz sene Shakira ve Jennifer Lopez sahne almıştı. Geçmişe doğru gidersek kimler sahne almadı ki; Michael Jackson’dan Beyonce’ye Prince’den Lady Gaga’ya kadar birçok isim harika konserler verdi. Bu nedenle de sanatçılardan büyük bir şov bekleniyor sahanın büyüklüğü de malum olunca harika bir mini konser ortaya çıkıyor her sene.
The Weeknd’in performansı da tahmin edilebileceği üzere büyük bir görsel şölen olmuş. Yaklaşık 15 dakika sahne almış ve Can’t Feel My Face, I Feel It Coming, Earned It ve son zamanlarda en çok dinlenen popüler parçası Blinding Lights olmak üzere toplam dokuz parça seslendirmiş. Sahneye büyük bir platform kurulmuş ve bu platformda koro ve orkestra yer almış. Açılışta koro ile görkemli bir giriş yapan The Weeknd ilk üç parça sonrasında platformun içine girerek insanlarla dolu kalabalık bir kargaşa içinde Can’t Feel My Face parçasını söylüyor. Sonrasında platformun tepesine çıkıyor ve I Feel It Coming’i seslendiriyor. Son iki parçasında da devasa sahaya inerek yüzlerce dansçının içinde bir performans sergileyerek Blinding Lights parçası ile konseri son buluyor.
Bana sorarsanız performası oldukça etkileyici özellikle görsel olarak ama maalesef kendisinden önceki sanatçılar çıtayı arşa çıkardığı için herkesin Halftime Show’da beklentisi epey yüksek oluyor. Müzikal anlamda da iyi denilebilecek bir performans sergilediğini düşünüyorum. Önceki yıllardan ses getiren Super Bowl Halftime performanslarına da bakacak olursak biraz ortalamanın altında kalmış görünüyor. Bakalım sizin düşünceleriniz neler?
Super Bowl’un Açılışı H.E.R’den “America The Beautiful”
TAMPA, FLORIDA – FEBRUARY 07: H.E.R. performs “America The Beautiful” before Super Bowl LV between the Tampa Bay Buccaneers and the Kansas City Chiefs at Raymond James Stadium on February 07, 2021 in Tampa, Florida. (Photo by Patrick Smith/Getty Images)
Son dönemde “Fight for You” parçasıyla Golden Globe ödülüne de aday gösterilen H.E.R Super Bowl’un açılışında sahne aldı. Amerika’nın en bilindik vatansever parçalarından olan America the Beautiful’ı hem seslendirdi hem de gitarını konuşturdu diyebiliriz.
H.E.R verdiği röportajda performansından bahsederken “Sahne biliyorsunuz ki kocaman ve gerçekten daha büyük bir sahne bulamazsınız. Ama benim için önemli olan, parçayı bana ait bir hale dönüştürmek. Çünkü ‘America the Beautiful’un diğer versiyonlarının büyük bir hayranıyım ama gerçekten daha farklı unsurları ekleyip onu “H.E.R” haline getirmek istiyorum.” diyor. Performansı ve gitar solosu oldukça görünüyor. Bence The Weeknd’ in performansını müzikal anlamda geride bırakmış. Videoyu aşağıda bulabilirsiniz.
The Paramore’un Solistinden İkinci Solo Albüm “FLOWERS for VASES”
The Paramore’un solisti Hayley Williams ilk solo albümünün yayınlanmasının üzerinden daha bir yıl geçmemişken geçtiğimiz günlerde FLOWERS for VASES ismiyle ikinci solo albümünü yayınladı. Albüm on dört parçadan oluşuyor ve Hayley Williams’ın Nashville’deki evinde kaydedilmiş. The Paramore’daki bildiğimiz tarzının aksine solo albümlerinde daha sakin bir Hayley Williams dinliyoruz. İlk solo albüme göre daha akustik bir tarz benimseyen Williams albümden şöyle bahsediyor “ Bu albüm aslında Petals for Armor albümünün devamı değil. Eğer illa bir şey demem gerekirse; Petals albümünde bir önsöz veya albümdeki birinci ve ikinci bölüm arasında bir yan yol diyebilirim. Albümün tam olarak anlamı belki de her şarkının içine karışmaktan biraz daha farklı.” diyor ve devamında 2020’nin ne kadar zor geçtiğinde bahsederek, “2020 hepimiz için çok zordu ama ben hayattayım ve benim işim yaşamaya devam etmek ve diğer insanların da aynısını yapmasına yardım etmek.” diyor.
Sia son dönemde Hey Boy ve filmler için yaptığı diğer şarkılar ile oldukça aktifti. Parçaların hepsi de oldukça güzeldi. Herhalde daha yakın gelecekte başka bir single gelmez derken “Music” albümünün tamamının 12 Şubat’ta yayınlanacağı haberini gördüm. Sia bizi yavaş yavaş “Music” albümüne ısındırdı. Floating Through Space de o albümdeki birçok parçadan biri aslında. Konu Sia ve David Guetta düeti olunca hepimiz heyecanlanıyoruz. Bu parça da tam Sia’nın klasik tarzında pop ve dans karışımı bir parça olmuş ve David Guetta da imzasını atmış. Heyecanla albümün tamamının yayınlanmasını bekliyoruz!
Medicine At Midnight Çıktı!
Foo Fighter’ın Medicine At Midnight albümünün gelişini geçtiğimiz ay duyurmuştum.
Dave Grohl albümü anlatırken disko albümü olarak tanımlamış ve David Bowie’nin Let’s Dance parçasından esinlendiklerini söylüyor. Ne alakası var şimdi grunge ile David Bowie diyebilirsiniz o yüzden albümü dinlemenizde fayda var. Çünkü Foo Fighters o sert görünümden biraz ödün vermiş gibi görünüyor. Sadece zıplamaya, headbang yapmaya gelmedik biraz da dans edelim bu albümle der gibiler. Albüm için Sia ve P!nk’in yapımcısı Greg Kurstin ile çalışmışlar.
Şimdiyse sıra geldi albümün tamamını dinlemeye!
Holding Poison, Shame Shame, Love Dies Young ve Waiting On A War gibi parçalar o eski bildiğimiz Foo Fighters tarzını yansıtıyor. Cloudspotter’da biraz funk, disko tadını hissediyorsunuz. Albüme adını veren Medicine At Midnight ise R&B ve funk soundları taşıyan bir parça ve açıkçası konu Foo Fighters olunca beni şaşırttı. Ama tabii bu parçayı kendi tarzlarının dışına da çıkmadan yapmışlar. Küçük dokunuşlarla, farklı ve hoş bir parça ortaya çıkmış. Chasing Birds ise albümün en slow parçası. David Bowie ve John Lennon parçalarını anımsatan soft bir melodisi var.
Kısaca bu albümde kesinlikle beklediğiniz Foo Fighters’ın dışında bir Foo Fighters ile karşılaşacaksınız.
Cardi B’ den “Up”
Rap sevenlere müjde! Geçtiğimiz günlerde Cardi B yeni bir single yayınladı. Parça özellikle klibiyle ses getirdi ve şu aralar oldukça kendinden bahsettiriyor.
Cardi B, şarkı ile ilgili verdiği röportajında Up’tan bahsederken eski günlerinde yaşadıklarına gönderme niteliğinde olduğunu söylüyor. Aynı zamanda yeni parçalarının da olduğunu da ekliyor. Yaklaşık 50 parça kaydetmiş ama biraz baskı altında olduğunu ve eski albümü kadar başarılı olamayacağından korktuğunu söylemiş. Bu yüzden de albümü çıkarmayı ertelediğinden bahsetmiş. Ama bu sene içinde bir albüm çıkarmaya kararlı gibi. İşte o çok konuşulan klip:
G- Eazy ile Eski Günlerdeki Gibi Rap
G-Eazy, Mark Morrison’ ın 90’lardaki klasiği “Return of Mack” parçasının samplelarını kullanarak oluşturduğu “Provide” parçasını dinleyicisiyle buluşturdu. Uzun süredir ortalarda olmayan Chris Brown da bu şarkıda ona eşlik etmiş. Provide, G-Eazy’nin yayınlanacak olan These Things Happen Too albümünden bir single olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca yeni albümünde Lil Wayne ve Demi Lovato gibi isimlerin olacağını bilgisini de paylaştı. Bu parça ile albümü biraz merak etmedim değil açıkçası. 90’lar hip hop ve rap’ini sevenleri heyecanlandıran bir parça olmuş.
90’lar R&B günlerine dönmek isteyenler mutlaka dinlemeli!
Yeni keşfettiğim ve belki de keşfetmekte geç kaldığım genç yetenek Jorja Smith’ten bahsetmek istiyorum. Gerçekten muhteşem bir sesi var. İngiliz sanatçı, 2019 yılında hem Brit Awards’a hem de Grammy ödülüne en iyi yeni sanatçı alanında aday gösterilmiş.
Gelelim asıl konuya; Jorja Smith, Almanya’da Machiavelli Sessions adıyla kaydettiği 3 parçalık bir albüm yayınladı. Alman WDR Funkhausorchester ve OG Keemo ile çalışmış ve bence harika bir iş çıkarmışlar.
Pop, rap, klasik müzik hepsinin tadını alabiliyorsunuz. Ben çok beğendim, umarım yakın zamanda çokça ismini duyarız!
Jason Derulo ve Adam Levine’den Lifestyle
Geçtiğimiz hafta Jason Derulo, Adam Levine ile yeni bir düetini yayınladı. Derulo son stüdyo albümünü 2015 yılında “Everything Is 4” ismiyle yayınlamıştı. Daha sonrasında birçok single yayınladı ama görünen o ki Jason Derulo albüm yayınlamama konusunda oldukça kararlı. Buna albüm yapımcılarıyla yaşadığı sorunlar mı neden oldu, kim bilir? Lifestyle biraz yaz pop şarkılarını anımsattı bana. Bakalım geri dönüşleri nasıl olacak?
Royal Blood ‘dan Typhoons Geliyor!
Royal Blood geri döndü! Yeni albümün ismi ise Typhoons! Son albümünü 2017 yılında çıkaran Royal Blood, yeni albümün ilk izlerini taşıyan ikinci parçayı paylaştı. 2020 yılında yine albümden Trouble’s Coming parçasını paylaşmışlardı. Şimdi ise albümle aynı ismi taşıyan Typhoons parçasını paylaştılar. Benim gibi Royal Blood’ın soundunu sevenler için parçaları dinleyince yeni albüm için heyecanlanmamak imkansız. Royal Blood ise “İlk albüme geri dönüp bakınca yarattığımızı aslında tamamen yok etmediğimizi farkettik; daha yukarı taşımış ve değiştirmişiz. Yani küçük bir yeniden icat etmek diyebiliriz. Ama dinlediğinizde kulağa çok daha yeni geliyor.” diyerek bahsediyor albümden.
Yeni albüm 30 Nisan’da yayınlanacak.
Billie Eilish ve ROSALİA Euphoria için Buluştu
Euphoria dizisi geçtiğimiz senenin en ses getiren dizilerinden biri olmuştu. Billie Eilish ve Rosalia da dizi için bir iş birliğine imza attılar ve Lo Vas A Olvidar isimli soundtrack’i yayınladılar. Geçtiğimiz yıl aslında Billie Eilish ve Rosalia single’ın sinyallerini vermişti. Pandemi nedeniyle bu seneyi biraz pas geçen dizi için geçtiğimiz günlerde bir özel bölüm yayınlandı; parça da eş zamanlı olarak dinleyicilerle buluştu. Lo Vas A Olvidar isminden de anlaşılacağı üzere çoğunlukla İspanyolca seslendirildi. İlginç olan Billie Eilish’in de İspanyolca söylemesi oldu. Slow tempoda olan parçada Billie Eilish ve Rosalia’nın ses uyumları müthiş olmuş. Dizi ile çok güzel bütünleşen başarılı bir soundtrack yaratılmış.
Bu haftaya Amerika’nın yeni başkanı ve kutlamaları damga vurdu. “Celebrating America” ismiyle görevinin ilk gününde bir kutlama düzenleyen yeni başkan Joe Biden ve yardımcısı Kamala Harris sadece Amerikalıları değil tüm dünyayı televizyona kitledi. Dünya tarihi için çok önemli bir an olmasının dışında aslında bu kutlama siyasi olmaktan çok insanların gözünde değişimin, umudun varlığının, birlik ve beraberliğin sembolüydü. Tüm dünyadaki insanların başka bir ülkedeki siyasi değişimi izlemesinin sebebi buydu. Bunların yanında tam bir müzikal ve görsel şölen oldu. Umarım gerçekten de güzel şeylerin başlangıcı olur!
Hard Rock Severler için The Pretty Reckless ‘den Harika Parça
2016 yılında çıkardıkları son albüm olan Who You Selling For’dan beri uzun bir süredir ortalarda olmayan The Pretty Reckless, bu sefer gitarist Tom Morello eşliğinde bir single ile karşımıza çıkıyor. 2020’de yeni albümden Death by Rock and Roll ve 25 isimli single’larını yayınlamışlardı. Buna son olarak 8 Ocak’ta yayınladıkları So It Went isimli parçada Tom Morello eklendi. Death by Rock And Roll albüme dahil olan bu üç parçanın yayınlanması geçtiğimiz sene için planlanmıştı ancak pandemi nedeniyle ertelenmişti. Death By Rock and Roll ise Şubat ayında dinleyiciyle buluşacak. Grubun solisti Taylor Momsen parça için epey çalışıp ter döktüklerini söylemiş. Bence bütün emeklerine değmiş. And So It Went’ i dinlemek isteyenler için buyrun:
Lana Del Rey’den Yeni Single Chemtrails Over The Country Club
Lana Del Rey’in yeni albümüyle aynı ismi taşıyan parça Chemtrails Over The Country Club yayınlandı. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında albümden Let Me Love You Like a Woman isimli parçayı da paylaşmıştı. Daha sonrasında heyecanla yayınlanması beklenen albüm pandemi nedeniyle ertelenmişti maalesef. Yeni albümden kapak fotoğrafları ve parça isimlerini paylaşan Lana Del Rey’in yeni albümü 11 parçadan oluşuyor ve Mart ayında yayınlanması bekleniyor. Parçaların neredeyse hepsinde Lana Del Rey’in imzası bulunuyor. Chemtrails Over The Country Club, Lana Del Rey’in yedinci albümü olacak.
Parçanın klibi de yayınlandı. Klip, 1950’leri andırıyor ve adeta bir kısa film tadında olmuş. O zaman hazırız bekliyoruz Lana Del Rey!
Joe Biden ve Kamala Harris’den Zafer Konseri “Celebrating America”
Uzun bir süredir konuşulan Amerikan seçimleri bitti ve artık yeni başkanın göreve başlama vakti. Amerikan müzik dünyasında önemli yer bulan bu seçimlerde müzisyenlerin çoğu Joe Biden ve Kamala Harris’e destek vermişti. Bu nedenle de Amerikan seçimlerinden zaferle çıkan Joe Biden göreve başlamasına birkaç gün kala birçok müzisyeni bir araya getiren bir kutlama organize etti. İlk olarak Lady Gaga’nın Amerika Milli Marşını söylemesi ile başlayan ve daha sonrasında Jennifer Lopez’in “This Land Is Your Land” parçası ile devam eden ilk kısım yemin töreniydi. Kutlamaların ikinci kısmı “Celebrating America”, Joe Biden ve Kamala Harris’in 20 Ocak’ta yani görevlerinin ilk gününün akşamında Amerika’da birçok kanalda aynı anda ve canlı olarak yayınlandı. Kimler var derseniz; Lady Gaga, Cher, Jon Bon Jovi, John Legend, Justin Timberlake, Bruce Springsteen, Foo Fighters, will.i.am, Fall Out Boy ve daha müzik dünyasından birçok isim yer alıyor; ayrıca Hollywood dünyasından birçok oyuncu da bu kutlamada bir araya geldi. Kutlamanın sonuna Katy Perry’nin “Firework” performansı ile kapanışı ise özellikle konsere damga vurdu. Tüm müzisyenler aydınlık günlerin başladığını simgeleyen parçalar söyledi. Konserin tamamı harika olmuş. Tümüyle Youtube’da bulabilirsiniz. Ben bir linkini de size bırakıyorum. İzlemenizi tavsiye ederim!
Zayn Malik Hayranlarına Müjde!
One Direction’ın eski üyesi Zayn Malik üçüncü solo albümünü dinleyicilerle buluşturdu. Son albümünü 2018 yılında Icarus Falls ismiyle çıkaran Malik’in tarzı bu albümde daha sakin. 11 parçadan oluşan albümde daha çok soft parçalar yer alıyor. Arka planında R&B mixleri, gitar ve piyanonun ön plana çıktığı albüm genel itibariyle Zayn Malik’in iç dünyasını yansıtmış samimi bir albüm gibi görünüyor. Albümde sanatçıya Syd ve Devlin’in eşlik ettiği parçalar da var. Bu arada Zayn Malik albümden birkaç parçaya klip çekmiş bile! İşte onlardan biri:
2021 müzik dünyasında hızlı başladı. Yeni albümlerin habercisi parçalar, cover’lar ve birçok yeni albüm yayınlanmaya devam ediyor. Bütün bunların yanında geçen hafta 8 Ocak’ta David Bowie’nin de doğum günüydü. Bowie’yi anma niteliğinde bir online bir konser olan A Bowie Celebration canlı yayınlandı. 3 saatlik konserde Adam Lambert, Macy Gray, Dave Navarro gibi birçok ünlü isim sahne aldı. Ayrıca David Bowie’nin yayınlanmamış iki cover parçası ve Duran Duran’dan da bir Bowie cover’ı yayınlandı. O zaman iyi ki doğdun David Bowie!
Kings of Leon Sizi Çok Özlemiştik!
2020 yılının başlarında yeni albümün geleceği sinyallerini veren Kings of Leon 7 Ocak’ta yeni albümden iki parçayı yayınladı. Yeni albümün ismi ise When You See Yourself. Yayınlanan The Bandit ve 100,000 People isimli parçalar kafamızda albüme dair biraz fikir oluşturdu gibi. The Bandit içten içe o özlediğimiz eski Kings of Leon’u anımsatıyor. 100,00 People nispeten daha yavaş ama kendini dinleten hoş bir parça. Grup son albümünü 2016 yılında WALLS ismiyle yayınlamıştı. When You See Yourself albümü 11 parçadan oluşuyor ve 5 Mart’ta yayınlanacak. Heyecanla bekliyoruz!
Duran Duran’dan David Bowie’ye Saygı Duruşu
Müzik dünyası David Bowie’nin doğum gününü kutluyor. Duran Duran David Bowie’nin doğum günü şerefine Bowie’nin bir parçasını cover’ladı. Five Years David Bowie’nin 1972 yılı The Rise and Fall of Stardust and the Spiders from From Mars isimli klasikleşmiş albümünden bir parça.
Grubun üyesi Simon LeBon, yayınladığı yazıda hem David Bowie’ye hayranlığını hem de gruba teşekkürlerini şöyle ifade etmiş; “Ben küçükken hayatımda her şey David Bowie ile ilgiliydi” diyor. “Şarkı yazmaya başlamamın sebebi oydu. 5 yıl önce öldüğüne hala inanamıyorum ama belki bende hala bir parçası hayatta ve olmaya da devam edecek. Bu parçayı hazırlamamıza fırsat verildiği ve ismimizin onu tekrar anmamıza vesile olduğu için nasıl onur duyduğumu anlatamam.” diyor.
Duran Duran, aynı zamanda 8 Ocak’ta David Bowie’yi anma niteliğinde olan ve canlı yayınlanan bir konserde sahne aldı. A Bowie Celebration: Just for One Day isimli 3 saat yayınlanan ve birçok sanatçının katıldığı konserden elde edilen gelirin bir kısmı Bowie’nin desteklediği Save the Children organizasyonuna bağışlandı.
David Bowie’den Yayınlanmamış Cover’lar Gün Yüzüne Çıktı
David Bowie’nin 74. Doğum günü şerefine 8 Ocak’ta daha önceden yayınlanmamış iki cover parça; John Lennon’dan “Mother” ve Bob Dylan’dan “Tryin’ To Get To Heaven” yayınlandı. Parçalar 1997 ve 1998 yılında kaydedilmiş.
Mother 1970 yılında John Lennon’ın Plastic Ono Band isimli LP’inde yer alan bir parça. David Bowie bu parçayı aslında Lennon’ı anma niteliğinde bir albüm için kaydetmiş ancak hiç yayınlanmamış. Parçada Bowie’ye Reeves Gabrel ve Tony Visconti eşlik ediyor.
Tryin’ to Get to Heaven ise Şubat 1998’de David Bowie LiveAndWell.com albümü üzerine çalışırken New York’ta kaydedilmiş. İki cover da David Bowie’nin eşsiz yorumuyla birbirinden güzel. İyi dinlemeler!
Bu yazımda filmlerde duyduğumuz kafamıza yerleşen, daha sonra duyduğumuzda “Bu şarkı bir filmde çalıyordu sanki ama ismini unuttum” dediğimiz biraz kıyıda köşede kalmış parçalardan bir liste hazırladım.
Bakalım bu sefer görünce hatırlayacak mısınız?
1- “I’ve Had The Time Of My Life” – Bill Medley And Jennifer Warnes (Dirty Dancing)
1987 yapımı Dirty Dancing döneme damgasını vuran romantik komedi filmlerinden biri. Başrollerinde Patrick Swayze ve Jennifer Grey’in bulunduğu filmde genç bir kadının dans öğretmenine aşık olmasıyla gelişen olayları anlatıyor. I’ve Had The Time Of My Life ise hem Grammy hem de Akademi Ödülü kazandırmış ve filmle bütünleşen bir parça olmuş.
2- “You Don’t Own Me” – Lesley Gore (The First Wives Club)
Ee, biraz da 90’lara dönelim. Bu şahane film üç yakın arkadaşın yıllar sonra eski eşleri yüzünden ortak bir amaç uğruna tekrar bir araya gelmesini anlatıyor. Olivia Goldsmith’in aynı adlı çok satan 1992 romanına dayanan 1996 yapımı komedi filmi. İzlemenizi tavsiye ederim. You Don’t Own Me parçası da filmle özdeşleşen bu sahnede çalıyor.
3- “It Must Have Been Love” – Roxette (Pretty Woman)
Pretty Woman’ı bilmeyen yoktur herhalde. Başrolünde Richard Gere ve Julia Roberts olduğu 1990 yapımı efsane romantik komedi filmi. Ama filmde çalan Roxette parçasını kimler biliyor?
4- “Love Is All Around” – Wet Wet Wet (Four Weddings And A Funeral)
1994 İngiliz yapımı bu film düşük bütçeyle büyük bir başarı sağlamış. Bu parçayı da biz farketmeden aklımıza kazımış.
5- “Iris” – The Goo Goo Dolls (City of Angels)
City of Angels 1998 yapımı fantastik/romantik bir film. Başrollerini Meg Ryan ve Nicholas Cage paylaşmış. Iris ise filmde çalan parçalardan biri. Bu parçayı kesin bir yerlerden tanıyorsunuz!
6- “Talk Show Host” – Radiohead (Romeo + Juliet)
1996 yılı yapımı bu filmde Leonardo DiCaprio ve Claire Danes oynuyor. Talk Show Host ise
filmde çalan güzel parçalardan sadece biri.
7- “I’m Every Woman” – Chaka Khan (Bridget Jones’ Diary)
Tabii 2000’ler denince romantik komedilerin kadrolu elemanı Hugh Grant olmadan bir filmden bahsedemeyiz. 2001 yapımı ünlü film Bridget Jones’un Günlüğü’nde çalan parçalardan birini ekliyorum. Bakalım izleyince aklınıza gelecek mi?
8- “Lust For Life” – Iggy Pop (Trainspoitting)
1996 yapımı Trainspotting filminin açılış sahnesinde durmadan koşturan Ewan McGregor’u hepimiz biliyoruz ama arkada çalan bu parçanın ismini kaçımız biliyor?
Filmleri kadar içindeki müzikleri ile de akıllara kazınan Tarantino’nun bir eserinden burada bahsetmesem olmazdı. Quentin Tarantino işin içine girince filmlerinde çalan harika parçalar saymakla bitmez tabii. En güzellerinden ve duyduğunuzda kafanızda filmi canlandıracak bir parçayı şöyle bırakıyorum.
10- “Only Time” – Enya (Sweet November)
“Kasımda Aşk Başkadır” deyince filmi eminim hatırlayacaksınız. Charlize Theron ve Keanu Reeves’in başrollerini paylaştığı 2001 yapımı filmin en efsane parçası Only Time’dan bahsediyorum. Muhtemelen “Neymiş o?” dediniz. Biraz ipucu için videoyu ekledim bile.
11- “Everbody’s Gonna Learn Sometime” – Beck (Eternal Sunshine Of The Spotless Mind)
İsmini zar zor ezberlediğimiz adeta bir tekerleme niteliğindeki 2004 yapımı Oscar ödüllü film Eternal Sunshine of The Spotless Mind filmini bilmeyenimiz yoktur. Kapanış sahnesinde çalan bu parçayı ise bilmeyenler için tekrar bir hatırlayalım.
12- “Suddenly I See” – KT Tunstall (The Devil Wears Prada)
Şeytan Prada Giyer ya da harika sansürlü Türkçe çevirisiyle söylersem belki aklınıza gelir; “Şeytan Marka Giyer”. Meryl Streep ve Anne Hathaway’in başrolünde olduğu 2006 yılı filmi. Bu harika parça ise filmin açılışında çalıyor.
13- “I Want You To Want Me” – Cheap Trick (10 Things I Hate About You)
Romantik komedilere doyamadım biliyorum ama ağzımıza takılan parçaların çoğu da oradan çıkmıyor mu? Filmin kapanış sahnesinde çalan bu parça da tam anlamıyla evde ağzınıza takılmalık. “Bu film nedir ya, aman!” diyip geçmeyin Shakespeare’in Hırçın Kız eserinin bir uyarlaması aslında. 1999 yapımı filmde Joseph Gordon-Levitt ve Julia Stiles oynuyor. Muhtemelen videoyu görünce hatırlayacaksınız.
14- “You Make My Dreams (Come True)” – Daryll Hall & John Oates (500 Days of Summer)
Aşkın 500 Günü diye çevirdiğimiz bu filmi izlemeyenimiz yoktur. Film senaryosu kadar müzikal yönüyle de ön plana çıkmıştı. Biraz buruk bir film olsa da bu eğlenceli sahneyi ve arkada çalan parçayı unutmak mümkün değil.
Gerçek bir hikayeden uyarlama olan film Türkçe’ye “Sakıncalı Düşünceler” olarak çevrilmişti. 1995 yapımı filmi Michelle Pfeiffer’ın etkileyici performansı ve bu parça ile hatırlıyoruz.
Yeni yıla Foo Fighters ile merhaba dedik! 1 Ocak’ta yayınlanan single “No Son of Mine” Foo Fighter’ın Medicine at Midnight albümünden ikinci teklisi aslında. İlk teklisi “Shame Shame” nispeten daha funk tarzını andırıyorken No Son of Mine oldukça metale yakın bir tarzda ve enerjik. Albüm pandemi öncesinde kaydedilmiş ve grubun 25.yıl özel turnesinde yayınlanması düşünülmüş ama maalesef gerçekleşememiş. Single ile birlikte Dave Grohl bir el yazısı notu da paylaşarak “2020’ye hazır veda etmişken takvimi 2021’e çevirin.. İçkilerinizi doldurun, bu parçayı açın ve gözlerinizi kapatın.. Festivalde olduğunuzu hayal edin. Çünkü bu gerçekleşecek!” diyerek hayranlarına moral vermek istemişler. O zaman biz de inanıyoruz 2021 yine festivallerin, konserlerin geri döndüğü harika bir yıl olacak!
Medicine at Midnight 5 Şubat’ta yayınlacak. Heyecanla bekliyoruz!
Biraz sakinlik ve dinginlik arayanlar bu albüme göz atabilir. James Blake’in pürüzsüz, yumuşak sesi ve piyanosu ile çok güzel bir albüm dinleyebilirsiniz. Albümde Frank Ocean’dan “Godspeed,” Billie Eilish‘ den “when the party’s over,” Joy Division’dan “Atmosphere,” Stevie Wonder’dan “Never Dreamed You’d Leave In Summer,” Roberta Flack’den “The First Time Ever I Saw Your Face.” parçalarının coverlarını içeriyor. Bunun dışında kendisine ait “When We’re Older” parçası da bulunuyor. Benim favorim “when the party’s over” oldu muhtemelen parçayı piyano ile çok yakıştırdığımdan olsa gerek James Blake’ın sesi ile birleşince daha bir güzel olmuş sanki. İzlemek isteyenler için aşağıya Youtube linkini bırakıyorum. İyi dinlemeler!
Müzik Tarihine Bir Yolculuk; “Max Richter – Beethoven – Opus 2020“
Max Richter Beethoven’ın 250. doğum gününe ithafen yeni orkestral kompozisyonunu bir EP olarak yayınladı. Andante Loop ve Opus 2020 olarak iki parçadan oluşuyor. Elektronik dokunuşlar ve enstrümantal olarak inşa edilmiş çok farklı bir eser. Son olarak 50 yıl önce Opus 1970 olarak Karlheinz Stockhausen tarafından da bir kompozisyon yayınlanmıştı.
Eserler piyanist Elisabeth Brauß, Bonn Beethoven Orkestrası ve şef Dirk Kaftan ile tamamı Bonn’daki Beethoven Evi’nde kaydedilmiş. Bu bakımdan da çok özel ve tarihi bir ruha sahip. Richter ise bu önemli eserden bahsederken; “Opus 2020 hakkında düşünmeye başladım ve sonunda Beethoven’ın ve Stockhausen’ın dokunuşlarını ve farklı elementleri bir araya getirip günümüze yeni yollarla uyarlamak istedim.” diyor. Uzun yıllar sonra Beethoven’a bir saygı duruşu niteliğinde olan bu albümü dinlemek ayrı bir keyif.
“Önümüzdeki sene kesin yapacağım” dediğiniz hedeflerin programına başladık mı? Peki, spor ve diyetlere başlamaya karar verildi mi? Tamam, o zaman yeni senenin ilk günlerindeyiz demektir. Siz hedeflerinizi gerçekleştirmeye başlamışken ben de bir yandan yabancı müzik adına merak ettiğiniz her şeyi burada yazmaya devam edeceğim.
Yeni yıl hepimiz için sağlık, mutluluk ve müzikle dolu güzel bir yıl getirsin!
Biraz Eskilere Dönelim.. Evanescence’ten Yeni Albüm İpuçları
Evet evet ergenliğimizin isyankarlığının simgesi, dolaplarımızı siyah giysilerle doldurtan ve bize gotik dedirten; efsane Bring Me To Life klibiyle ha düştü ha düşecek diye izlediğimiz; unutulmaz Evanescence’ten bahsedeceğim.
Evanescence 2021’de yeni albümleriyle yine kendilerinden bahsettirecekler. Şu ana kadar albümden 4 ayrı parçayı single olarak paylaştılar. Aslında The Bitter Truth albümünden bir ön gösterim yaptılar da diyebiliriz. Grup, son olarak bu ay “Yeah Right” isimli parçasını yayınladı. Parça Amy Lee ve grubun davulcusu William Hunt tarafından yazılmış. Elektronik tonların da ağırlıkta olduğu parçayı dinlediğinizde hemen sizi etkisi altına alıyor.
Yeah Right dışında; “Use My Voice”, “The Game Is Over”, “Wasted On You” albümden yayınlanan diğer parçalar.
Yayınlanan şarkılar heavy- metal ağırlıklı olunca çoğu parçanın birbirini biraz andırmasını bekliyordum açıkçası ama yayınlanan bu dört parça birbirinden oldukça farklı. Durum böyle olunca albümü de oldukça merak ediyor insan. Evanescence dinleyiciyi parça parça heyecanlandırmayı hedeflediyse bence kesinlikle başarmış.
Önden yayınlanan parçalara bakarsak The Bitter Truth oldukça karanlık ve metal ağırlıklı olacağa benziyor.
Albüm 12 parçadan oluşacak ve 26 Mart 2021 tarihinde yayınlacak. Evanescence hayranlarını ve benim gibi rock-metal karışımı sevenleri böyle alalım!
Coldplay’ten Yeni Single “Flags”
21 Aralık’ta bütün müzisyenler aşka gelip yeni videolar, parçalar yayınladı, onlardan biri de Coldplay’di. 2019 yılında yayınladığı Everyday Life albümüne ek olarak “Flags” isimli bonus parçayı single olarak dinleyicileriyle paylaştı. Flags yine Coldplay’in klasikleşmiş çizgisinde olan bir parça.
“Flags” şarkı sözlerinde kendimiz olmanın güzelliğinden bahsediyor. Birazcık içe dönük, hayali ve kendi potansiyelimizi sorgulatan türden sözleri var. Ben Flags’i gayet beğendim. Keyifli, sakin ve güzel bir parça olmuş.
Eklemeden geçemeyeceğim; Coldplay bu Ağustos ayında Eveyday Life albümünü Ürdün’den canlı yayınlamıştı. Harika bir atmosferde çekilmişti ve hepimiz hayranlıkla izlemiştik. Bence bu yıla damga vuran videolardan biriydi. İşte o efsane session;
Ed Sheeran “Afterglow” ile Geri Döndü!
Ed Sheeran da 21 Aralık’ta hayranlarına sürpriz yapıp Christmas hediyesi verenlerden. Geçtiğimiz Eylül ayında baba olduğu için bir süredir ortalarda değildi. Şimdi ise bir single ile geri döndü.
Afterglow’u geçen sene yazmış ve parçayı çok sevdiğini belirterek “Umarım siz de beğenirsiniz, şimdilik ben babalar diyarına geri dönüyorum!” diyerek paylaşmış. Sheeran yine meşhur gitarı ve vokalleriyle akustik bir parça ile hayranlarını sevindirmiş görünüyor. O zaman iyi dinlemeler!
2020’ye Dair Dinlemeniz Gereken En İyi 5 Albüm:
Everyday Life – Coldplay
Folklore – Taylor Swift
Women In Music Pt. III – HAIM
Fetch The Bolt Cutters – Fiona Apple
Chromatica – Lady Gaga
Bu Aralar Ne Dinliyorum?
Michael Kiwanuka “Love & Hate”
Jessie Ware “Selfish Love”
Shania Twain “Man! I Feel Like A Woman!”
RENT (Original Broadway Cast Recording) “Seasons of Love”
2020’nin son haftasına giriyoruz. Bu hafta, 25 Aralık’tan itibaren, dünyanın dört bir yanında Noel kutlamaları başlıyor ve yaklaşık iki hafta sürüyor. Sosyal medyamız Michael Bublé, Mariah Carey, Frank Sinatra, Dean Martin ve Wham!’in klasikleşmiş Christmas temalı parçalarıyla dolup taşarken azıcık da olsa 2020’nin karamsarlığından kurtuluyoruz. O zaman biraz kafamızı dağıtmak adına kulaklarımızı takalım yeni yıl ruhuna girip biraz uzaklaşalım. Bugünkü yazımda gözlerden kaçan biraz daha farklı tarzlarda birkaç albüm inceledim.
Miley Cyrus “Plastic Hearts” İle Rock Star Olarak Mı Dönüyor?
Miley Cyrus son yıllarda özel hayatıyla çok gündeme geldi ve hatta bu yüzden müzik çalışmalarının da biraz geri planda kalmasına neden oldu. Son albümüyle bu sefer karşımıza farklı bir havayla çıkıyor. Plastic Hearts albümü biraz pop ama çoğunlukla rock ağırlıklı diyebileceğimiz bir tarzda olmuş. Bunu özellikle belirtmemin sebebi Miley Cyrus’un müzik kariyerinde neredeyse her tarzda albüm yapmış olması. Ben rock tarzını Miley Cyrus’a yakıştırıyorum açıkçası. Hem asi karakterine ve tarzına çok uyuyor hem de ses rengi ile çok uyumlu. Bu çizgiden devam etse ne de güzel olur.
Şarkı sözlerinde tuttuğunu koparan ve “kim ne derse desin ben buyum” diyen Miley Cyrus’u görüyoruz. Duygusal ilişkilerin ardından toparlanıp güçlenen pes etmedim diye bağıran albümler bu senenin son çeyreğinde epey karşımıza çıktı.
Albümde klasik rockın imzasını Joan Jett & The Blackhearts, Billy Idol ve Stevie Nicks düetlerini gördüğümüzde anlıyoruz. Bunlara ek olarak bir de Blondie’den Heart of Glass ve The Cranberries’in Zombie parçalarının Cyrus’un konserlerinden canlı kaydedilmiş coverları bulunuyor ki ikisi de bence gayet başarılı olmuş ve kayıt kalitesi oldukça iyi.
Prisoner parçasında ise Dua Lipa eşlik etmiş Miley Cyrus’a. Rock esintileri taşıyan hareketli ve güzel bir şarkı tavsiye ederim.
Bu arada bu albümde özel olarak söylemem gereken bir parça var o da Stevie Nicks ile yaptığı Edge of Midnight düeti. Bu parça Stevie Nicks’in Edge of Seventeen parçası ile Cyrus’un albümdeki Midnight Sky parçasının birleştirilmesi ile ortaya çıkmış.
Benim gibi özellikle rock tarzını seven biriyseniz bu albüm hem 80’ler rock havası taşıyor hem de son dönem rock tarzını çok başarılı harmanlamış, bence özgün ve güzel bir tarz olmuş. İyi dinlemeler!
Albümde öne çıkan parçalar: Midnight Sky, Prisoners (feat. Dua Lipa), Heart of Glass.
Ólafur Arnalds “some kind of peace” ile İç Dünyanıza Bir Yolculuk..
Ólafur Arnalds’u bilen bilir kendisi multi-enstrümantalist bir müzisyen. Müzik hayatına bir metal grubunda davulcu olarak başlamış şimdilerde ise Royal Albert Hall’de sahne alan bir piyanist. Aynı zamanda çeşitli film ve dizilere hazırladığı besteleri de var.
Ólafur Arnalds albüm için tüm dünyada yayınlanan online bir ön tanıtım partisi yapmış ve herkes aynı anda dinlemiş. Bundaki asıl amaç insanların pandemi döneminde yalnız olmadıklarını hissetmesi ve bu albümün insanları bir araya getirmesi için bir sebep olmasını istemesiymiş. Yani albümün ismi gibi “bir tür barış”.
Albümden biraz bahsetmek gerekirse; elektronik müzik, klasik yaylılar ve piyanonun harika harmonisini içeren bir albüm yapmış. Albümde İngiliz müzisyen Bonobo, JFDR ve Alman şarkıcı-söz yazarı Josin birer parça ile kendisine eşlik etmiş.
Arnalds’ın bu albümdeki kişiler sadece müzisyen değil, aynı zamanda onun özel hayatına dahil olan dostları. Arnalds onlardan “hayatımın büyük bir bölümünde benimle beraberlerdi ve bu albüme ilham kaynağı oldular” diyerek bahsediyor.
Enstrümantal albümleri seviyorsanız ruhunuzu dinlendirecek bir albüm olmuş, mutlaka dinlemelisiniz!
Albümde öne çıkan parçalar; Loom (feat. Bonobo), Back to the Sky (feat. JFDR).
21 Aralık’ta JFDR ile birlikte albümden küçük bir session yayınladı, şöyle bırakıyorum.
Fiona Apple “Fetch the Bolt Cutters” ‘da Nasıl Hissediyorsa Öyle Söylüyor!
Fiona Apple’ı çoğumuz aslında hit olan parçası Criminal ‘dan biliyoruz ve kimimiz de Across the Universe yorumundan ismine aşina. Şimdilerde ise beşinci solo albümüyle karşımıza çıkıyor. Albümün ismi oldukça tuhaf; “Cıvata Kesiciyi Getirin”! Apple, ilham kaynağını NPR’a verdiği röportajda, Netflix’te izlediği The Fall dizisinden Gillian Anderson’ın canlandırdığı bir karakterin repliğinden geldiğini söylüyor. İzlerken albümün isminin bu olması gerektiğine karar vermiş. Asıl demek istediği ise “kendinizi serbest bırakın, zincirlerinizden kurtulun!”
Albümde 13 parça yer alıyor. Albümün kesinlikle çok farklı ve kendine has bir tarzı olduğunu söylemem gerek. Fiona Apple albümü Venice Beach’teki evinde kaydetmiş. Piyano ve perküsyonun ağırlıklı olduğu albümde buna ek olarak sürprizler de var. Oldukça spontane şekilde konuşmalar, nefes alışverişi, tıkırtıları, el çırpmaları, köpek sesleri gibi sesleri de enstrümana dönüştürmüş. Dedim ya oldukça farklı bir albüm!
Şarkı sözlerini dikkatli dinlediğimizde Fiona Apple, toplumsal çatlaklara ve yozlaşmaya dikkat çekerek özgür, feminist ve aktivist yanını ön plana çıkarıyor. Albümü dinlerken “bu müzik bana ait, nasıl hissediyorsam özgürce söylüyorum” hissini uyandırıyor.
Albümden ilk videosu “Shameika” oldukça eğlenceli olmuş. Hem orijinal halini hem de videonun yapılış sürecini paylaşmışlar. İzlemek isterseniz diye hemen şuraya bırakıyorum.
Görünen o ki, Fiona Apple kendine has deneysel tarzıyla müzik dünyasında tüm formların dışına çıkarak bir devrim yaratmış. Bunu yaparken farkında mıydı bilemem ama birileri farketmiş olacak ki kendisi En İyi Alternatif Müzik Albümü dalında Grammy ödülüne aday ilan edildi!
Umarım kazanır, keyifli dinlemeler!
Albümde öne çıkan parçalar: I Want You To Love Me, Under The Table, Fetch The Bolt Cutters.
Bu Aralar Ne Dinliyorum?
Seal “Kiss from a Rose”
Cher “If I Could Turn Back Time”
Tasmin Archer “Sleeping Satellite”
Salt-N-Pepa “Shoop”
The Cast of Netflix’s Film The Prom “Tonight Belongs To You”
2020 yılı üzerimizden bir tır gibi geçti denebilir. Pandemi sürecinde hepimiz evlerimizdeyken müziğin iyileştirici gücü bence hepimizin kurtarıcısı oldu. Biz dinleyiciler için bir anda içine düştüğümüz bu olağanüstü durumda müzik; sarılıp ruhumuzu dinlendirecek bir ilaçtı. Müzisyenler açısından ise konserlerin ve tüm etkinliklerin iptali çok zor bir süreçti. Tüm bunlar bir yana bu süreçte birçok müzisyen kendini buldu ve aslında bu süreç onlara ilham kaynağı oldu. Dinleyicilerine canlı canlı ulaşamasalar da yeni bir şeyler üretip bir şekilde iletişim kurmak istediler. Bunun meyveleri de Aralık ayında dinleyiciye ulaştı. Bu yazımda onlardan bazılarını biraz inceleyelim istedim.
Taylor Swift ‘’Evermore’’
Son dönemde sosyal medya Taylor Swift’in son albümünden parçalar ile dolup taşıyor ve albümle ilgili yorumlar ise oldukça olumlu olmaya devam ediyor. Aslında Taylor Swift “Folklore” albümünü çıkaralı 5 ay olmuştu ama bu ay hayranlarını tekrar sevindirerek yeni bir albüm daha yayınladı. Swift; sosyal medyadan albümü paylaşırken ‘’13 yaşımdan beri 31 yaşıma girmek için sabırsızlanıyordum çünkü benim uğurlu sayımdı. Bu yüzden de sizi şaşırtmak istedim. Her zaman doğum günlerimde çok düşünceliydiniz ve beni desteklediniz şimdi ise size bir şeyler verme sırası bende!’’ diyerek albümü hayranlarına ithaf ettiğini belirtti.
“Evermore” albümünü bir röportajında anlatırken ise “Folklore ‘un yayınlanışından sonra hissetiklerimden çok farklı hissediyorum. Evermore ile bir bakıma sessiz ve sükunet dolu bir sonuca ulaşmış hissediyoruz; bu albümle gerçekten gurur duyuyoruz’’ diye ekliyor.
Albüm kayıtları pandemi sürecinde büyük bir özenle gerçekleşmiş. Toplamda 15 parça bulunan albümü dinlediğinizde genel anlamda sakin, durgun ve ruhunuzu dinlendiren bir etki yaşıyorsunuz. Yağmurlu bir günde elinizde kahveniz ile dinlemek için harika.
Albümde Aaron Dessner, Jack Antonoff’a ek olarak The National’dan Bryce Dessner da Swift’in ekibine dahil olmuş.
Bon Iver, The National ve HAIM de albümde Taylor’a eşlik ediyorlar.
Şu aralar ise öne çıkan parçalar ise; willow , no body, no crime, champagne problems.
Anlaşılan o ki pandemi süreci Taylor Swift’i yıldırmamış, durmak bilmeden çalışmış. Hayranları da bu durumdan epey memnun. E o zaman bana da iyi dinlemeler demek düşer!
Paul McCartney ‘’McCartney III’’
2020’nin sonuna yaklaşırken geçmişten rüzgarlar esmeye devam ediyor. Paul McCartney uzun bir aranın ardından solo albümünü yayınladı. Unutanlar olduysa diye hatırlatalım, Paul McCartney son solo albümünü 1980 yılında McCartney II ismiyle yayınlamıştı.
Albüm kayıtları bu yılın başında Sussex, İngiltere’de gerçekleşmiş ama pandemi nedeniyle haliyle prodüksiyonda gecikmeler yaşanmış. Ama pandemi süreci bütün müzisyenlere yaramış görünüyor çünkü bu zorlu dönem McCartney’i de çalışmaya teşvik etmiş ve her gün stüdyoya gidip kayıt yapmış. Kendisi bu süreçte çok eğlendiğini belirtiyor. Her parçaya yine kendi imzasını atmış zira Paul McCartney’nin o özel tınılarını duyabiliyorsunuz. Bu arada belirtmekte fayda var, Paul McCartney diğer iki solo albümünde olduğu gibi bu albümünde de baştan sona tüm enstrümanları kendisi çalıyor, şarkı sözleri, müzik ve vokallerin tümü de yine kendisine ait.
Albümün ilk müzik videosu ‘Find My Way’ i ise hayranlarıyla paylaştı.
Albümde öne çıkan parçalar; Find My Way, Long Tailed Winter Bird ve Pretty Boys.
McCartney tüm bunların arasında Ringo Starr’ın albüm çalışmalarına da destek vermiş. Paul McCartney , Finneas ve Dave Grohl’un yapım sürecine dahil olduğu Starr’ın 5 parçalık EP albümü ‘’Zoom In’’ 2021 yılında yayınlanacak. Ama bizi merakta bırakmamak için bir single’ı da yeni yıl hediyesi olarak paylaştı; ‘’Here’s To The Nights’’ı müzik platformlarında bulabilirsiniz.
Foster the People ‘’ In the Darkest of Nights, Let the Birds Sing’’
‘’Ben biraz farklı şeyler arıyorum’’ diyenleri şöyle alalım. Foster the People 6 parçalık EP’sini bu ay yayınladı. Buram buram 60’lar kokan EP, 60ları anımsatsa da özgünlüğünden asla ödün vermiyor. Arka plandaki elektronik klavye melodileri ve harmonik vokaller sizi hızlıca 60’larda alternatif bir evrene götürür gibi yapıyor ama sonra yavaş tempolu Under The Moon ile kendinize geliyorsunuz. Benzer tarzdaki diğer gruplara bir alt mesaj niteliğinde bir albüm olmuş gibi görünüyor zira oldukça farklı ve güzel bir işe imza atmışlar. Tipik parçalardan çok sıkıldım, ama biraz flashback de fena olmaz diyenlere, farklı ortaya karışık bir albüm deneyimlemek isteyenlere kesinlikle tavsiye ediyorum.
Albümde öne çıkan parçalar: Cadillac, The Things We Do.
Lady Gaga ‘’Chromatica’’
Yılı kapatırken Lady Gaga’nın son albümü Chromatica’dan bahsetmezsem olmaz. Kendisini A Star Is Born’un soundtrack albümünden beri ortalarda görmüyorduk. Şimdi ise tam anlamıyla dönüşü muhteşem olmuş. Gaga ‘’Her şarkının ve müziğin kromatik gama sahip olduğunu gördük. Böylece tüm bu renkler, tüm sesler, böylece bizimle birlikte hayatla ilgili konuştuğumuz her şey, gördüğümüz ve hissettiğimiz çevremizde olan biten her şeyin matematiğini keşfettik’’ diyerek anlatıyor albümü.
Chromatica albümünde toplamda 16 parça bulunuyor ve üç bölüme ayrılmış. Ariana Grande, BLACKPINK ve Elton John da Lady Gaga’ya eşlik ederek birer düet yapmışlar. Albüm genel itibariyle oldukça enerjik ve hareketli, Gaga bildiğimiz elektropop-dans tarzına geri dönüş yapmış. Sanki son birkaç albümüne kıyasla o eski çılgın ruhunu bulmuş gibi. Bu özel hayatında yaşadığı duygusal ilişkilerin ve melankolinin etkisinden çıkıp iyileştiğine işaret edebilir mi acaba? Bunu bilemeyiz ama bence 2021’de bu albümle Lady Gaga evine bir Grammy daha götürebilir gibi görünüyor.
Albümde öne çıkan parçalar; Rain On Me (ft. Ariana Grande), Stupid Love, Sour Candy (ft. BLACKPINK)
Bu Aralar Ne Dinliyorum?
Hamilton (Original Broadway Cast Recording) ‘’The Room Where It Happens’’