Röportaj: Koray Candemir

DSC_5179Herkese merhaba;

Bir süredir sesim soluğum çıkmıyordu farkındayım  ama bu röportaj için bekliyordum:)

Herkesin çocukluğunda ya da  gençlik döneminde hayranı olduğu ve sırf onu görebilmek için konserlere, filmlere , organizasyonlara gittiği biri vardır. Sanırım ben bir çok kişiden daha şanslıydım bu konuda çünkü aradan yıllar sonra bir gün onunla oturup röportaj yapma şansım oldu. :)

Kendimi bildim bileli,  “Koray Candemir” hayranıyım. 18 yaşıma ilk girdiğim sene (O zamanlar basınla hiç bir alakam yoktu konservatuar’ın piyano bölümünde geçen bir ömrüm vardı.) ilk gittiğim bar “Kemancı” ilk gittiğim konserde “Kargo” konseri olmuştu. Benim için unutulmaz , rüya gibi bir konserdi. Konserden iki gün önce Koray’a kendi boyum kadar bir atkı örmüş ve hatta annemle de iddiaya girmiştik “o kalabalıkta o atkıyı veremezsin!” demişti. Konser günü arkadaşımı ve beni yaşımız küçük sanıp içeri almamışlar ve ben kapıda hüngür hüngür ağlarken, bir anda sevgili menajerleri Simla ve Koray’ı kapıda gördüm kendimi tutamayıp “Koray” dedim ve durdu, konuştuk atkıyı teslim ettim. Ardından da kapıda ki güvenliklere yaşımızın tuttuğunu anlatıp Kemancı’ya girebilmiştik. (İnsanın yaşı küçük gösterince böyle sorunlar yaşayabiliyor. :) ) 18 yaşında böyle hayran olduğu kişiye ulaşan birinin inanılmaz heyecanı ve mutluluğu ile  o konseri dinlemiştik.  Benim için unutulmaz bir anı olduğu için sizlerle paylaşmak istedim. :)

Ve şimdi  sohbetimize geçelim.. :)

DSC_8244

 

İrem Ezgimen: Belki birçok kişi biliyordur fakat Koray Candemir müzikal yaşamına nasıl başladı?

Koray Candemir:  Müzikal hayatıma lise döneminde okul orkestrasında başladım. :) “Milliyet Müzik Yarışması”na katıldık, bayağı ödüller aldık. İcrada “Türkiye İkinciliği”, Ceynur da  grubun solisti olarak “Türkiye Birincisi” olmuştu. Hatta şarkı da Tolga Çevik’in programında piyano çalan “Özer Atik” le yorumladığımız “Olmadı” isimli şarkı… O şarkı Türkiye İkincisi olmuştu.

İrem Ezgimen:  “Kargo” ile yolları nasıl kesişti?

Koray Candemir:  90’lı yıllarda Ortaköy’de cover çalınan çok daha eğlenceli muhteşem barlar vardı. Serkan Çeliköz ’ün ekibi  “Mr. No” isimli grubuyla bir barda çalıyorduı. Biz de yan barda “Vega”dan Tuğrul Akyüz ’le bilgisayardan :) “The Cure, Depeche Mode” falan çalıyorduk. :) Bizi dinlemişler, Kargo’yu da tekrar topluyorlarmış, bir tek solist kalmış. Mehmet, Serkan, Burak bana gelip solistliği teklif etti, öyle başladık provalara…:)

İrem Ezgimen: İlk solo albümünüz  “ Sade”  2001 yılında çıktı. 10 şarkınız ve “ Seni Sevmesem” Enstrümental versiyonu bulunuyordu…

Koray Candemir:  Tabii tabii.. Erdem Sökmen ve İsmail Soydaş o kadar iyi çalmışlardı ki… Enstrümantel versiyonunu bile koymak zorunda kaldık :)

İrem Ezgimen:  O albümde çok fazla hit şarkı vardı ama benim en çok sevdiğim şarkı “ Sade” şarkısı olmuştu.

Koray Candemir:  “Sade” yi sahnede çalmaya başlayacağız yakında…

İrem Ezgimen: Peki “Kargo” ile solo albümden sonra da çalışmaya devam ettiniz; bu sadece ufak bir ara mıydı yoksa gerçekten o zaman ayrılmış mıydı yollarınız?

Koray Candemir:  Belirsizdi… Hiçbir şey konuşmadan “Abi; böyle bir durduralım…” falan olduk. Herkes farklı fikirlerdeydi… Öyle araya iki, üç sene girdi sonra tekrar “Selim Öztürk” falan geldi, yeniden toparlandık. Mehmet olmadan dört kişi tekrar toplanmıştı.

İrem Ezgimen: “Kargo” grubu ile birçok keyifli konser ve iş yaptıktan sonra yollarınızı ayırdınız bununla ilgili birçok rivayet var fakat gerçek nedir?

Koray Candemir:  O kadar çok tekrar ediyordu ki her şey, inanılmaz bir kısır döngüye girmiştik ve müzik yapamıyorduk. Orijinal bir şeyler çıkarmak konusunda zorluk yaşıyorduk. Kargo’nun yorgunluk dönemi gibiydi… Hatta başka kayıtlar da yaptık ama olmadı. Ben müzikal nedenlerle böyle bir karar aldım.


İrem Ezgimen:
Uzun zaman “Seattle”da yaşadınız ve orada müzik yaptınız. “Seattle”da yaşamak müzikal yaşantınıza neler kattı?

Koray Candemir:  Öncelikle gitar çalmaya geri döndüm. :) Benim için müzikal olarak en büyük fark oydu. Çünkü MaSKott albümünde de bütün gitarları ben çaldım. Oradayken ben bayağı bildiğin teenage zamanlarıma geri döndüm,  evde gitar çalıyorum, çalışıyorum falan… Bir de buraya çok uzak olduğumuz için aklımızı temizledik. Sektörün ‘şarkı yapalım’, ‘hit bulalım’ gibi streslerinden uzak kaldık. Hep kendimiz için bir şeyler yaptık, içimizden nasıl geliyorsa o şekilde müzik yaptık. Bu sebeple MaSKott’la yaptığımız “Tuval” albümü bizim için çok önemlidir.

İrem Ezgimen: “MaSKott”un albümü benim için bir uzun yol albümüydü…  En baştan en sona kadar tüm şarkıları dinleyebilirdim.

Koray Candemir: Eee tamam müthişmiş.. :) O albümde Seattle’ın havası da var, hafif depresiflik de var içinde ama çok uğraştık çünkü orada kaydettik. Çok iyi bir stüdyoda çalıştık, orada Amerikalı produktörlerle çalıştık, birçok arkadaşımızdan yardım aldık. Albümde Amerikalı müzisyen arkadaşlarımız da çaldı. İnanılmaz bir deneyimdi… O kadar senenin üstüne orada öyle bir şey yapmak çok iyi geldi.

İrem Ezgimen:  “Seattle”da Serkan Çeliköz’le beraber  “Zor Bu İşler” şarkınıza klip çektiniz. Bu şarkının klibinde oradaki arkadaşlarınızın oynadığı doğru mu?

Koray Candemir: Evet doğru.. Evde parti yaptık. 60/ 70 kişi falan geldi. Evimiz üç katlıydı, alt katta geniş bir alan vardı. Kenarda stüdyo falan.. Oraya set kurduk. Üst katta parti yapılıyor herkes eğleniyor, aşağıda çekim yapıyorduk. Özellikle Simla Vural Üner ’in büyük emeği vardır. Yukarıda evin kapısından girdiğinde herkesin söyleyeceği bölümleri ellerine veriyorlar. Bizim içeride bulunan Türk arkadaşlarımız yardımcı oluyorlar, sonra ikişer ikişer aşağı iniyorlardı. O cümleleri  kaydediyorduk aşağıda.. İnanılmaz eğlenceliydi… O gün Seattle’da çevremizde kim varsa yanımızdaydı…

İrem Ezgimen:  “Maskott” projenizin devamı söz konusu olacak mı?

Koray Candemir:  Serkan’la her zaman müzik yaparım ya… :) Belli olmaz, şu anda bir şey söyleyemem de ama dediğim gibi Serkan’la her zaman müzik yaparım. Bizim aramızda senelerin kimyası var… Oturup çalıştığımız zaman da yaparız yani…

İrem Ezgimen: Düşünmeden karşında düşüncelerini okuyor artık değil mi?

Koray Candemir: Evet, evet öyle durumlar var… :)

İrem Ezgimen: Şimdi ikinci solo albümünüz “Yarım Kalan”la beraber hayranlarınıza yeniden “merhaba” dediniz.  Albümde 11 şarkı yer almakta, bu albümün başlangıç hikayesini bize biraz anlatır mısınız?

Koray Candemir:  Amerika’daki son dönemimizde Serkan’la beraber yaşarken; “MaSKott”la İngilizce şarkılar yapıp, grup olarak orada yaşatma fikrinden çok uzaklaşmış ve çok yorulmuştuk. Tabii orada yaşamak da kolay değil. Orada sıfırdan kendine bir hayat kurup, ailen, arkadaşların hayatın, her şey burada, çocukluğundan beri yaşadıkların burada ve sen orada sıfırdan başlıyorsun. “MaSKott”u durdurma kararını aldıktan sonra ben dönmeye karar verdim. Serkan da orada aranjörlük ve prodüktörlük bağlantıları olduğu için orada kalma kararını verdi. Sonra solo albüme dönük şarkılar yapmaya başladım.

İrem Ezgimen: Aslında “Sade” albümün çıktıktan sonra “Solo olarak devam etmeyi düşünüyorum.” yorumun vardı senin…

Koray Candemir:   Tabii, tabii… Ateş ve Su albümünde bulunan bir iki şarkı var onlar benim ikinci albümüm içindi mesela… Bu albümde de “Bu Şehirde” şarkısı da ilk solo albüm dönemindendir. Oradayken planlar yaptım kiminle çalışacağım, neler yapacağım, her şeyine kadar detaylıca düşündüm. “Müzisyenler için nasıl bir çalışma yaparım, nasıl bir grup kurmalıyım?” Okay Aynur ’un ekipte olması zaten kafamda hep vardı. O farklı bir adam davulcu olmasının dışında, şarkı söyler, kayıt yapar, piyano çalar, gitar falan… Her şey olduğu için onda, enteresan bir adamdır. Dört senedir çalıyoruz onunla ve birbirimizi çok iyi tanırız ve benim ilk solo albümümün de 10 şarkının yedi ya da sekiz tanesinin davullarını Okay çalmıştır.

DSC_5221İrem Ezgimen: Albümün ilk klip çalışması “ Esin İris”in sözlerini yazdığı “Kalan Giden Benim”, Harun Tekin’den “Kar” şarkısını aldın. Özellikle “Kar” neden bu kadar sevildi?

Koray Candemir:  Bilmem ki.. :)  Harun’un şarkıları genelde öyledir J Bu albümde herkesten destek aldım. Melis Danışmend ’ten söz aldım, Esin’den söz aldım, Harun’dan aldım, Korhan Futacı da saksafon çaldı.

İrem Ezgimen: İlk klip “Kalan Giden Benim” şarkısına, ikinci klip de “Ruhum Ayakta” şarkısına geldi. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında “beş, altı tane klip çekmeyi düşünüyorum” dedin. Gerçekten bu kadar çok klip çekecek misiniz?

Koray Candemir:  Bu senenin sonuna kadar bayağı video çekmek istiyorum. Bazıları normal klip prodüksiyonu gibi olacak, bazılarında da benim olmadığım klipler olacak.

, İrem Ezgimen: Özdemir Asaf ’tan “Yakın” ve Aşık Veysel ’den “Keklik İdim Vurdular” şarkılarını albüme koyma fikri nereden geldi?

Koray Candemir:  Hep sevdiğim şairlerden birinin şiirini albüme koymak vardı kafamda. “Yakın” şiirini de yazmıştım bir kenara, bana hep şarkı sözü gibi gelmişti. Bir gün Harun’la oturuyorduk, “Aklında bir şey var mı?” diye sordu. “Var!” dedim ve şiiri gösterdim, çaldım. O akşam şarkının iskeletini çıkardık ve hemen demosunu kaydettik.

“Keklik İdim Vurdular”ı Serkan’ın zamanında da çalıyorduk zaten sahnede, akustik bir şeyler çalarken çıkmıştı. Ben o türküyü çok seviyordum. O haliyle muhafaza edip albüme taşımak istedim.

İrem Ezgimen: Akustik bir şeyler düşünüyordunuz?

Koray Candemir:   Akustik düşünüyorduk sonra vazgeçtik. Sahnedeki bu enerji benim için iyi… Televizyon programlarında güzel oluyor, yine de o projeyi zamanı gelince yaparız ama şu anda değil…

İrem Ezgimen: Yeni ekibinizle sahnede “Koray Candemir”den öte “Koray Candemir ve ailesi” gibi harika bir enerji var bu uyumu nasıl sağladınız? ( Mini Aile :) )

Koray Candemir:  Aile gibiyiz zaten :) Mesela ilk albümde çok güzel bir grup kurmuştum ama bu enerjiyi yakalayamamıştım. Bu albümde öyle bir şey yaptık. Okay davul çaldığı için olayın temeli gibi… Cem Şahin ve Cemre Kabaş ’ın ben birkaç ay takip ederek, her şeyi planlı programlı yaptım. Cemre’yi üç ay izledim. Herkese sordum, soruşturdum. Cem’i zaten “Roxy Müzik Günleri” yarışmasında jüri olduğum dönemde kendi grubu “Neva” ile izlemiştim. Orada onu izlediğimde onun çok iyi bir gitarist olduğuna karar vermiştim ve bir araya geldiğimizde de şükürler olsun ki herkes süper karakterli çıktı.

İrem Ezgimen: Peki Cemre aynı zamanda “Radiolux” grubuyla her Perşembe Hayal Kahvesinde ve solo projesinin çalışmaları devam ediyor, Cem’in “Neva”da hala çalması ve Okay’ın da başka projelerde yer alması sizin için zorluk yaratıyor mu? Cemre’nin solo projesi başladığında ya da konserler denk geldiğinde ne yapacaksınız?

Koray Candemir:  Bilmem :) Cemre solo albüm yapsa da “ben sana çalacağım” diyor zaten… :) Okay’ın daha önceden söz verdiği işler olduğunda “Şafak” gelip çalıyor. Şafak da harika bir adam ve iyi bir davulcudur.  Fakat birçok iş kesişirse ben kendi işimi başka tarihe erteliyorum. Çünkü grup olarak çalmak istiyorum. “Kim olursa olsun çalsın ben de orada çalayım” gibi düşüncem yok. Benim için onlarla çalmak ve onlarla eğlenmek daha önemli…

İrem Ezgimen:  Kendi yazdığınız şarkı sözlerinin ilham kaynağı nedir?

Koray Candemir:  İçinde bulunduğum ortam, yaşadığım bir ilişki ya da çevremde bir arkadaşımın yaşadığı bir ilişki, onların hikayesi…  Her şey etkileyebiliyor beni, çok değişken ama genel olarak kendilerini belli ediyorlar..

İrem Ezgimen: Şarkılarınızı albüm için seçerken nasıl eleyebiliyorsunuz?

Koray Candemir:  Bu albüme şarkıları seçerken Burak da çok yardım etti. Kendime ait bir standartım oluyor, onun altında kalanları eliyoruz.

İrem Ezgimen: Aynı zamanda “Gece”nin ilk albümünün prodüktörlüğünü yaptığını biliyorum. Prodüktörlüğe devam etmeyi düşünüyor musun?

Koray Candemir:  “Gece” grubu ile tam bir “abi, kardeş” durumu söz konusu, onların projesi beni çok heyecanlandırmıştı. Onlar da bana gelip albüm prodüktörlüğünü teklif edince ben de kabul etmiştim. Tekrar yapmam için aynı heyecanı hissetmem lazım… Ağır iş prodüktörlük, her şeyi organize edersin. Hele ki; bir grubun prodüktörlüğünü yapıyorsan;hem psikolojik olarak, hem iş olarak,hem kafa olarak hem de bir müzisyen olarak stüdyo içerisinde çok yorulacağın iş. Çünkü her şeyi dengede tutmak zorunda olduğun için…

İrem Ezgimen: Yurtdışında müzisyen olarak yaşamak ve sadece bu işten geçinebilmek gibi bir imkan var mı?

Koray Candemir:  Buradaki müzik sektörü, orası ile kıyaslandığı zaman ufak tabii ama orada da çok fazla grup ve şarkıcı var. Orada da var olmak  zor… O kadar kolay bir iş değil. Şükürler olsun ben 20 yaşından beri hem istediğim işi yapıp, hem de o işten hayatımı kazanıyorum.

İrem Ezgimen: Bunu sormamın sebebi hem Seattle’da müzik yaptın hem de Türkiye’de zaten bilindik bir yerdesin, yani çok tanınıyorsun, biliniyorsun, çok seviliyorsun… Hani Türkiye’nin dışında yurt dışında kalsaydın ya da sadece müzik yapmak için kalır mıydın?

Koray Candemir:  İşte, denedik, denedik ama kalamadık :) Belki 20’li yaşlarda gitseydik farklı olurdu. Düşünsene burada bir kariyerin var ve Türkçe müzik yapmak başka bir şey, İngilizce müzik yapmak başka bir şey… Orada var olmak için İngilizce müzik yapmak zorundasın çünkü Türkçe müzik yaptığında var olmazsın. İngilizce müzik yaptığın zamanda başlarda kendini farklı hissediyorsun. Türkçe müzik yapmaya devam edeceğim ama hayallerim arasında İngilizce müzik yapıp aynı zamanda hem burada hem de orada müzik yapma hayalim var.

İrem Ezgimen: Türkiye’de müziğin gidişatı ile ilgili fikirleriniz nedir ve sizce sorun olan konuları nasıl düzeltebiliriz?

Koray Candemir:  Müzik sektörünün içinde devrim yapılması gerektiğini düşünüyorum. Hem meslek birlikleri anlamında hem de telif hakları anlamında. Yasalar var ama onların uygulanması gerekiyor. Sağlıklı bir şekilde uygulanırsa herkes var olabilir ve böylelikle alan da açılmış olur.  Şu an ki duruma bakarsak “No name” bir grubun ya da kişinin çıkıp bir şeyler yapması inanılmaz zor… İşin kötüsü şu an etrafta çok da iyi gruplar var fakat kimsenin haberi yok. İnterneti hepimiz “kullanıyoruz” diyoruz ama Türkiye’de belli başlı sosyal medya siteleri dışında veya merak edilen haberlere bakmak dışında internet çok da araştırma aracı olarak kullanılmıyor.

İrem Ezgimen: Yeni çıkacak isim ve gruplara tavsiyeleriniz nelerdir?

Koray Candemir:   İnandıkları işi yapsınlar! Zevk aldıkları ve sevdikleri müziği yapsınlar, dirayetli ve sabırlı olsunlar. Özellikle sabretmeyi bilsinler.

İrem Ezgimen: Müzik dışında yıllar önce Ferzan Özpetek’in “Cahil Periler” filminde oynadığınızı biliyorum. Oyunculuk veya reklam filmi teklifleri geliyor mu, bunlara bakışınız nedir?

Koray Candemir:   Senaryosunu beğendiğim bir sinema filminde oynamak çok isterim ama son 10 yıldır Türkiye’de ciddi bir dizi tüketimi olduğu için dizi ve dizi oyuncuları sektörü kaplamış durumda ve millet hem para kazanmak için, hem biraz popülerlik için bu işi yapıyor. Ya da mesleğini yapmak için oynayanlar da var. Fakat ben oyuncu olmadığım için bir dizide oynamam demek, oyunculuk kariyeri yapmam demek, o ayrı bir kariyer. Öyle bir şey de kafamda olmadığı için, yani “2 sene ya da 3 sene bir dizide oynamak” demek benim için zaten “oyuncu olmak” demek. O zaman da zaten oyuncu olmak isterdim.

DSC_5170

 

Bu keyifli sohbetin artık sonuna geldik. Aradan geçen 10 yıl sonrasın da oturup bu keyifli sohbeti gerçekleştirmek beni inanılmaz mutlu etti. Aranızda daha önce Koray Candemir ‘i canlı performans dinlemeyenler varsa kesinlikle bir cuma akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi sahnesinde izleyin. ( Sonra benim gibi her hafta gitmek isteyeceksiniz.Kapıdan kovsalar bacadan giriyorum :D )

Her konserde mini ailenizin bir üyesi gibi hissettirdiğiniz için; öncelikle sevgili Koray Candemir’ e ve mini ailesine ve tabii ki; bu keyifli sohbetin gerçekleşmesine imkan sağlayan  Bilge Öztürk ve Aslıhan Avcı’ya çok teşekkür ederim.

IMG_20140410_011316

İrem Ezgimen (DikkatMüzik!, 2014)

Röportaj: “Control+Z”

profil-1

Control+Z  yepyeni bir grup… Hem kendilerini hemde albümlerini hep beraber tanıyalım.

İrem: Control+Z kimdir? Kendinizi bize tanıtır mısınız?

Buğra: Üniversite yıllarında Edirne’de tanıştık. Resmi olarak tanışmadan önce bile birbirimizi bilirdik çünkü aynı barlara takılır farklı gruplarda çalardık. Daha sonra bir yarışma vesilesi ile bir araya geldik. Ardından birkaç tane daha yarışmaya katıldık ve çeşitli dereceler elde ettik. Yarışmalarda başarılı olmak bu bağları kuvvetlendiriyor. Çünkü sizinle aynı amaç için uğraş veren yoldaşlarınız var. O günden bugüne aynı kadro ile devam ediyoruz.

Gökhan: Aslında Control+Z’ nin bir araya gelme amacı da biraz farklılık taşıyor. Buğra’nın da dediği gibi birbirimize tanıyıp farklı gruplarda çalmamıza rağmen bir araya gelip Control+Z’yi oluşturma sebebimiz cover yerine tamamen beste üretmek ve beste çalmak fikriydi. Bunun uzun yıllar zorluğunu çektik diyebilirim.

İrem:Albümden önce neler yapıyordunuz?

Buğra:Cornershopismindecover yaptığım bir grubum vardı. O vesileyle çok değerli müzisyenlerle beraber çalışma fırsatım oldu. Bir yandan da okulum devam ediyordu.

Gökhan: Üniversitenin ilk yılları olduğu için okul dışında çok alternatifiniz olmuyor. Mihraç’la birkaç cover projesinde birlikte çalıyorduk.

Başar: Çeşitli gruplar, sanatçılar, senfoni ve oda orkestralarıyla çalıştım. Aynı zamanda bir yandan konservatuvarı okuduğum için derslerime yoğunlaşıyordum.

Mihraç: Gökhan’la ev arkadaşı olduğumuz için onunla farklı gruplar denedik. Ben bir yandan İstanbul’da devam eden cover projelerinde çalıyordum. Edirne’den git gel zor olsa da söz konusu müzik olunca fedakârlıklar kaçınılmaz oluyor.

İrem:Albüm yapma kararını nasıl verdiniz?

Buğra: Albüm yapmak biraz da ortalığı toparlamak demekti. O kadar çok şey birikiyor ki, bu duyguları en samimi şekilde kaydedip dinleyiciye sunmak ve anlattığımız duyguya ortak olduklarını görmek, belki de bizi müziğe bağlayan en önemli unsur. Yani geç kaldığımızı düşünsek de ilk adımı atmak için “Sadece Dinle”yi çıkarmak bizim için önemliydi.

Gökhan: En baştada dediğim gibi biz bir yola girmeye karar verip sonu bizi albüme götürmedi. Z’yi ilk kurduğumuzdaki amacımız buydu diyebilirim. Sonuçta herkes grup kurarken sonunda albümü düşler ama bizim direk hedefimiz buydu. Biraz planladığımız tarihten geç çıktı onu da nazar boncuğu olarak görüyoruz.

İrem:Albümde kimlerle çalıştınız?

Mihraç: Albümü SAE stüdyolarında Özkan Oral önderliğinde kaydettik. Albümde Cihan Erkene, Gökçe Dayanç, İdil Ağaoğlu, Çağrı Nar, Onur Nar, Serhan Güneysu, Yılmaz Şenyaylar gibi değerli müzisyenlerle çalıştık. Kapak tasarımı Can Köseoğlu, fotoğraflarıysa Akın Bağcılar çekti. Emre Turhal ve Ümit Kış’ta desteklerini esirgemediler.

İrem:Albümün hikâyesini anlatır mısınız?

Gökhan: Bu soruyu kime sorsanız sanırım kimse çok kolay bir süreç anlatmayacaktır. Bizde aşağı yukarı aynı süreçlerden geçtik. Tabiri caizse başımıza gelmeyen kalmadı diyebilirim. Belki de bu zorlukları aştığımız için bu kadar kıymetli. Örneğin ilk klibimizi yayınlayana kadar öncesinde 3 klip daha çekmiştik. 6 şarkı yayınlamaya karar vermeden öncesinde 4 şarkı yayınlayacaktık. Sonrasında daha uzun bir albüm fikri çıktığında 10 şarkı için stüdyoya girmiştik. Nihayetinde çıkan 6 şarkı oldu. Şartlar ve durumlar devamlı değiştiği için bizde artık ayak uydurmak zorunda kalabiliyoruz.

İrem:Albüm kartonetinin arkasındaki hikâye nasıl ortaya çıktı?

Gökhan: Buğra’nın yazdığı sözler bizim için çok değerli ve tabi hissettirdikleri de. Kafamda uzun zamandır böyle bir hikâye oluşturma isteği vardı. Açıkçası bunu yazarken albüme koyarız diye düşünmemiştim. Sonrasında çocuklarda okuduğunda koyma kararı aldık. İpucu vermek istemiyorum ama orada belki de 3. albümde bile ortaya çıkacak dipnotlar var. O yüzden hoşça kal yağmur adam, bonie ve clyde’ın yanında tüm cesaretin ve özgürlüğünle sözü benim için çok şey ifade ediyor.

İrem:Edirne’den sonra İstanbul’da müzik yapmanın zorluklarını anlatır mısınız?

Buğra: Eskiye oranla şu sıralar zor değil aslında. Artık aynı evde kalıyoruz ve alt katımızda stüdyomuz var. Sürekli faaliyet halindeyiz. Müzik biriktiriyoruz.

Mihraç: İstanbul, Edirne’ye oranla çok daha büyük bir piyasa ve köşe başlarını tutmuş çok fazla grup ve müzisyen var. Bunların arasında bizde varız demek tabi ki zor. Ama sonuçta bir hevesle yola çıkmadığımız için bunu zamanla başarabileceğimizi düşünüyorum.

İrem:İstanbul sizi zorluyor mu? Hayatınızda neler değişti?

Buğra: İstanbul bizi yoruyor…

Gökhan: Başta ulaşım olmak üzere İstanbul’un zorluklarını yaşıyoruz. Birde herkesin bir ikinci işi olduğu için kalan zamanlarda müzik yapmak bunun en zor kısmı olsa gerek. Onun dışında şuan için çokta fazla değişiklik yok sadece biraz daha yoğun yaşıyoruz.

İrem:Control+Z ‘nin Edirne’de çok ciddi bir kitlesi var onları nasıl ayakta tutabiliyorsunuz?

Buğra: Sağolsunlar oraya gittiğimizde misafir değil de daha çok ev sahibi gibi hissettiriyorlar. Genel olarak bizi dinleyenleri hayran ya da kitle diye adlandırmak yanlış olur. Onları biz dost olarak görüyoruz. Konser öncesi ya da sonrası kontak kurmayı seven bir grubuz. Sohbet ederken onların duyguları, enerjileri anında bize geçiyor.

Başar: Edirne bizim diğer evimiz. Orada tanışıp zaman geçirdiğimiz o kadar çok arkadaşımız var ki, Conrtrol+Z’nin oluşumu ve ilerlemesinde onların çok payı vardır.

İrem:Sosyal Medya ile aranız nasıl?

Başar: Bireysel olarak çok aktif olmasak da Control+Z adına aktif olmaya, yeterli kadar bilgi vermeye çalışıyoruz. Günümüzde konserler dışında diğer tüm etkileşimler artık sosyal medyadan geçiyor.

İrem:Radyo ve televizyon ile aranız nasıl?

Başar: Mümkün olduğu kadar tüm gelen talepleri karşılamaya çalışıyoruz. Şuan için fena gitmiyor diyebiliriz. Tabii görsel basın çok etkili mümkün olduğu kadar fazla kitleye ulaşmak istiyoruz.

İrem:İstanbul beklentinizi karşıladı mı?

Gökhan: Beklentilerimiz hiçbir zaman maksimum seviyede olmadı fakat tabi ki gelecekle ilgili çok güzel planlarımız var. Sadece Dinle bizim için bir adımdı. Beklentilerimizin gerçekleşmesi açısından ikinci albüme çok güveniyoruz aslında onu yayınlamak içinde sabırsızlanıyoruz.

İrem: Web sitenizi ve hayranlarınızın sosyal medyada Control+Z’yi takip edebilecekleri adresleri öğrenebilir miyiz?

Mihraç: Bize controlzband.com web sitemizden ulaşabilirler. Onun dışında Facebook.com/controlzband, Twitter.com/controlzband ve Insgtagram.com/controlzbandadreslerinden ulaşabilirler.

İrem:Yeni gruplardansınız albüm yapacak diğer arkadaşlar için tavsiyeleriniz nedir?

Buğra: Samimi olarak şunları söyleyebilirim; Her şey hak ettiği gibi gidiyor hayatta, ne eksik ne fazla, her şey hakettiği gibi… Müzik de öyle. Gerçekten çok emek verdiysen, samimiysen ve güveniyorsan ortaya çıkarttığın eserlerin enerjisi de karşıya o denli geçiyor. Ve en önemlisi; acele etmek, bir an önce çıkmasını istemek, o işin düzgün yapılmaması demektir. Konfüçyüs’ün çok güzel bir sözü var. ”Durmadığın sürece ne kadar yavaş gittiğin önemli değildir”.

Röportaj:
İrem Ezgimen (DikkatMüzik!)

Aydilge “Acı cömerttir aslında. Geçici, ucuz hazlardan çok daha fazlasını öğretir anlayana”

IMG_20140203_203753

Bir sanatçı, farklı bir ruh, arkadaşlıktan dostluğa…

Aydilge ‘yi ilk video klibi “Yalnız Değilsin” sayesinde tanımıştım. Şarkı o dönemde hissettiklerim konusunda yalnız olmadığımı benim gibi hisseden ve düşünen başka birilerinin de varlığını bana yeniden hatırlatmış kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Yıllar geçiyor o güzel şarkılar, güzel video klipler yapmaya devam ediyordu.

Bir gün kendi grubumun provasında eski gitaristim (Onada ayrıca teşekkür ederim.) Sevgili Ümit Eren Oğuz ( Şuan da “Hayat Meyal” grubunun gitaristi ve onlarında yakında albümleri çıkıcak.) “İrem Aydilge’yi sever misin? Eğer seviyorsan sahnede bir iki şarkısını söylemek ister misin?” dedi. “Tabii ki severim özellikle ‘Yalnız Değilsin’ şarkısını söylesek ne güzel olur…” dedim. Bir anda playlistimize dört tane “Aydilge” şarkısı eklendi tüm ekip özellikle ” Sorma” coverına bayıldık. Hatta o kadar güzel olmuştu ki bizim yaptığımızı beğenmedik ve şarkıyı geri çektik. Gitaristler şarkıları çalarken çok eğleniyor özellikle gitar sololara bayılıyorlardı.

Aradan bir kaç zaman sonra sevgili Tolga Akyıldız’ın düzenlediği “Açık Sahne” etkinliğin sayesinde kendisi ile yüzyüze tanışma fırsatı yakaladım. Sakin ve güler yüzlü tavrı hemen kendisi ile röportaj yapma isteğimi tetikledi ve bir anda ” Müsait bir gününde röportaj yapabilir miyiz?” diye ağzımdan hemen sözcükler dökülü verdi. Allah’tan o kadar naif ve tatlı ki “Tabii ki..” ne zaman istersen dedi.

Bu güzel günden bir süre sonra, benim için hayat ” Sorma ne haldeyim, sorma kederdeyim…” kıvamına gelmişti. Facebook iletimde bunu durumu anlatan bir kaç cümle yazdım ve bir anda dert ortağım oldu. Röportajdan öte onunla muhabbet sohbet edip, dostum olmasını istiyordum. Kadıköy sahnede ki konserine gittik ilk defa canlı performans olarak ekibini ve kendisini izliyordum. Sahnedeki o pozitif enerjisi ve güler yüzü herkes görmeli…

Bu konserin ardından yurtiçi ve yurtdışı bir çok konserler verdi ve sonunda sıra İstanbul’a gelmişti konsere zaten gidecektim ama konserden bir hafta önce bir hatırlatmada bulundu ve sonra da “sahnede beraber bir şarkı söyleyelim mi?” dediğinde inanılmaz mutlu olmuştum. (O konserde 90’lar da çok izlenen ve sevilen dizilerden ” Süper Baba” filminin soundtrack şarkısı ” Bana Bir Masal Anlat Baba” şarkısını beraber söyledik. )

Keyifli bir o kadar da eğlenceli geçen konserin ardından hemen artık röportajı yapmak istiyordum. Hemen sonraki haftasonu buluştuk. (Açıkcası röportajdan öte bu kadar hassas ve duyarlı biri ile karşılıklı sohbet etmek istiyordum.:)) Canım üniversite’den sınıf arkadaşım Çilem Ergül’de her zaman olduğu gibi yanımdaydı yolda bana “Soruların nerde ne soracaksın?” dedi “Soru filan yok!” dedim “İrem saçmalama röportaja gidiyorsun sorular olmazsa ne yazacaksın?” dedi bende “Hayır ben muhabbet etmeye gidiyorum. Aydilge çok farklı biri arkadaşım olmasını istiyorum” dedim. Suratıma bir bakışı vardı anlatamam… Hatta “Bütün akşam o kadar konuştuk neyi nasıl toparlayıp yazacaksın çok merak ediyorum”  diyip durdu. O güne kadar benim için hassas, naif, hemen kırılabilecek gibi olan kişi bir anda aslında ne kadar güçlü, kendi ile yüzleşmiş, egodan çoook uzaklarda, duyarlı biri vardı karşımda…

Bir çoğumuzun (bende dahil) ne kadar üzgün ya da mutsuz olsak da hep güçlü görünme isteğinin aslında ne kadar saçma olduğunu anladım. Dedim ki ” Üzgün olduğum zaman, hep iyi gözükmeye çalışırım bir şeyleri insanlardan saklarım.” Aydilge’nin cevabı o kadar güzeldi ki; “Duygularını özgür bırak. Derinde paletsiz, tüpsüz, korkusuz çırılçıplak yüzebilmek için… Teninle deniz arasına, ruhunla aşk arasına hiçbir şey koymadan…Kahramanca  hissetmek asıl marifet bunca robotlaşmış insan arasında… Acıdan, hüzünden kaçmadan her duyguyu kucaklayabilecek kadar cesur olabilmek… Hayatın her mevsimini kucaklayabilmek… Tek boyutlu değil, üç boyutlu yaşayabilmek… ” dedi. Bir anda gerçekten ne kadar haklı olduğunu anladım. ( “Bunu biraz düşünün!” derim ;) )

Kendisi ile o kadar barışık ki, yeri geliyor kendini çekinmeden eleştiriyor yeri geliyor, ortak piyasayı paylaştığı insanları açık sözlülükle eleştiriyordu. ( Amacım ortalığı karıştırmak olmadığı için kişi ya da grup adı söylemeyeceğim sadece samimiyetini anlatmak için bu kadar detay yazdım.) Yazmış olduğu dört tane güzel kitaptan (Kalemimin Ucundaki Düşler (1998), “Bulimia Sokağı (2002)”,“Altın Aşk Vuruşu (2004)”,“Aşk Notası (2011) ) ve bu kitaplarda bahsettiği kişilerin kimliklerine bürünmenin ona keyif verdiğinden konuştuk. Şarkı bestelerken ve söz yazarken büründüğü ruh haline biraz dokunduk… Dokuz Sekiz firmasından ve Ahmet Çelenk’le çalışmaktan ne kadar mutlu olduğu ve onlarla çalışmanın ona verdiği keyiften konuştuk. Yurtdışında ve yurt içinde  gerçekleştirdiği konserlerinde dinleyicinin katılımının çok güzel olduğunu ve  yüksek olduğu için İstanbul’a geldiğinde çok keyifli ve kendisine yaşattığı mutluluğu paylaştı. Fakat İstanbul ‘da bulunan ve artık bir avuç kalan konser mekanlarında konserlerinin bilet fiyatlarının öğrenciler için çok yüksek olduğundan ve zaten azıcık kalan bu mekanlarda da bilet fiyatlarının yüksek olması dinleyicinin konsere gitme isteğini azalttığını düşünüyor. Şahsen ben de bu konuda kendisi ile aynı fikirdeyim. Bir avuç mekan kaldı her öğrencinin konserlere gidebilmesi gerektiği kanısındayım. Öğrencinin bütçesi bellidir hele bir de İstanbul gibi büyük bir kente başka bir şehirden geliyorsanız. Konsere gitmek sizin için çok büyük bir lüks haline gelir. O yüzden konser biletleri konusunda kesinlikle indirim sağlanması gerektiği fikrindeyim.

Mutluluk kavramı üzerinde düşünüyormuş bu aralar. İnsanların acı çekmekten korktukları için hayatı gerçek anlamda yaşamaktan kaçtıklarını söylüyor. “Acı cömerttir aslında. Geçici, ucuz hazlardan çok daha fazlasını öğretir anlayana” diyor. “Acıyı, sıkıntıyı göze alırsak, gerçek anlamda yaşarız kana kana… Gerekirse de kanaya kanaya. Ama mutlaka hakiki doyumlarla. Hem birazcık kandan bir şeycik olmaz,içinde hakikat varsa…”

Yeni bir projeleri var bununla ilgili ben kopyasını veriyorum ama ne olduğunu söylemeyeceğim sizler Aydilge’nin facebook’ta bulunan; www.facebook.com/aydilge sayfasından ya da twitter’da @AydilgeSarp sayfasından detaylarını alabilirsiniz.. Konser tarihleri 14 Şubat Public Cafe&Bar Çorlu; 15 Şubat Volume Alsancak İzmir ve 22 Şubat BKM Mutfak Sahne İstanbul sahnelerinde olacak.

Aydilge’ye o güzel ruhunu bizlerle paylaştığı için, harika cesareti için, güzel şarkıları ve güler yüzü için teşekkür ederim. Nice keyifli sohbetlerimiz olsun…

Sevgili editörümüz Olcay Tanberken ben size ve takipçilerimize kısacık zamanda tanıyabildiğim kadarıyla “Aydilge” yi anlattım sende artık röportaj yaparsın. J Herkese sevgilerle…

Yeni albümler, keyifli konserler, haberler, haberler, haberler…

Bu hafta sizler için bol bol yeni albüm dinledim. Güzel konserlere gittim. Şimdi sıra hepsini size anlatmaya geldi…

Önce minik minik müzik haberlerimizle başlayalım.

Her hafta çarşamba gecesi Hayal Kahvesi Beyoğlu‘nda sahnede olan  Özge Fışkın‘ı izlemek bir türlü kısmet olmadı ama Özge Fışkın’ın albümlerini bayıla bayıla dinliyorum. Son albümü “Bir Avuç Fotoğraf” ilk albüme göre biraz daha sakin ve daha derin… İzleme şansı olmayanlar kesinlikle albümü dinlemeli hatta arşivlerinde tutmalı…103604

Sevilen isimlerden; Erdem Yener‘in “Rüyalar Kızı” şarkısı ve klibi çıktı. “Rüyalar Kızı” şarkısının klibinde Mustafa Alabora‘nın harika oyunculuğunu izlemeniz mümkün. Aynı zamanda Erdem Yener’in “Rüyalar Kızı” şarkısının lansman gecesi de harika geçti. O gece Erdem Yener’in heyecanı gerçekten dikkatleri çekti. Aynı zamanda da şarkıyı bize tanıttığı cümleler gerçekten özenle seçilmiş ve güzel cümlelerdi ama tabii size bunları aktarmayacağım o ayrı :D

Benim de merakla beklediğim, Demir Demirkan‘ın “Hatırla ” single çalışması ve şarkının kısa filmi yayınlandı. Şarkının kısa filminde Demir Demirkan’ın oyuncu yönü ortaya çıkmış. Aynı zamanda da şarkıda gayet keyifli olmuş.  Single albümde “Gel Şuraya” şarkısına da dikkat etmenizi tavsiye ederim ;)

Yeni albüm hazırlığında olan ve yeni albümünün önemli bir bölümünü bitirmiş olan Şebnem Ferah‘ın 1996 ve 2003 yılları arasında çıkarmış olduğu dört harika albümü Kadın, Artık Kısa Cümleler Kuruyorum, Perdeler ve Kelimeler Yetse 14.02.2013’te yeniden müzik marketler de olacak.154844_531319490240972_1155910747_n

Bu hafta uzun zamandır bu kadar çok eğlenmemiştim. Öncelikle bu eğlence de katkısı olan sevgili Gökay Yeniavcı, Yelda Uğurlu, Sedat Sevinç ve sevgili arkadaşımız Sultan’a çok teşekkür ederim.

Bu hafta merakla beklediğim iki konser vardı birincisi Gürcan Ersoy Akustik performans konseri;

“Yazı Tura Sahne Beşiktaş” ta gerçekleşen “Gürcan Ersoy Akustik” gerçekten çok keyifli geçti. (“Yazı Tura Sahne Beşiktaş” sahnesi Beşiktaş’ta yeni açılmış, arkadaşlarınızla gittiğiniz de keyifli müzik dinleyip eğlenebileceğiniz bir mekan.) Gürcan Ersoy’un şarkılarının akustik halleri de albümdeki kadar kadar güzel oldu. Konserlerde söylediği “Yeniden sev” ve “Can Bedenden Çıkmayınca” coverlarını akustik olarak dinlemek gerçekten hepimiz için çok keyifli oldu. Hele ki Gürcan Ersoy’un mandolin çalması hepimize nostalji yaşattı. Umarız bu akustik konserlerin devamı olur çünkü bizler gerçekten çok eğlendik. (Hatta ben “Yan Oda” şarkısını videoya çekerken kendi sesimi kapatamamışım :) Zaten ben sussam yanımdaki kızların sesi çok çıkıyordu :) ) Yazı Tura Sahne Beşiktaş, Gürcan Ersoy ve Gürcan Ersoy’un ekibine böyle keyifli bir akşam geçirmemizi sağladıkları için teşekkürler…549238_10151404692583984_1625796764_n

Gürcan Ersoy Akustik performansının ardından baktık “Foma” konseri vardı. Hep beraber koşa koşa oraya gittik. Akustik performansın

ardından bir anda hepimiz bir an da sarsıldık, onların keyifli sahne performansları ile kendimize geldik .Hepsi harika müzisyenler, onları dinlerken gerçekten keyif almamanız elde değil.  Tanju Eren, Batur Yurtsever, Murat Tümer, Dağhan Kök ve Evren Uysal‘la beraber “İnsafsız” şarkısını söylemekte bir keyifli ki anlatamam. (Tabii biz konserden konsere geçerken azıcık geciktik. Konserin son altı şarkısına yetişebildik ama o koşturmaya değerdi. :) ) Onları sahnede izlemek, Evren’le beraber bağıra bağıra şarkı sözlemek, duruma, hislerimize isyan etmek gerçekten çok keyifli oluyor. “Foma” ile ilgili uzun uzun size ilerleyen zamanda yazacağım hatta mümkün olursa onlarla da bir röportaj gerçekleştireceğim. (Tabii mümkün olursa… :) ) Foma’ya ve aynı zamanda da Şenol Ocak’a teşekkür ederiz…d7d89493-fba3-4b11-a4e4-517505a43715_Foma-1

Foma’nın ardından da İstanbul Bronx ‘un Dj setinin başında sevgili Güven Erkin Erkal vardı ve gecenin ilerleyen saatlerinde onun eşliğinde eğlenmeye devam ettik. Kendisine teşekkürler…

Bu hafta dinleyebildiğim ilk albüm Melis Dânişmend‘e ait;

Haftaya Melis Dânişmend’in  “Biraz Gülmek İstiyordum”  isimli yeni albümü başladım. İlk albümünü de çok beğeniyordum. (Herşey Normal, Sır, Bin Doz Öfke ama benim için en önemlisi ve güzeli “Sarhoşken pişkin, ayıkken pişman” şarkısıdır.) “Biraz Gülmek İstiyordum” albümü ilk dinlediğimde şu ara yaşadığım bir olayı anlattığı için dikkatimi çeken ilk şarkı “Karşılıksız” oldu. Şahsen aşk konuların da çok başarılı biri değilim ama aşık olduğum zaman yıllarca aşık kalabiliyorum ve “Melis Dânişmend ‘in albümünde kendimi buldum” diyebilirim. Mesela “Masa” şarkısının sözlerinde ilk aşık olduğum adamı buldum ve özellikle şarkıda dikkatimi çeken sözler ise “Benim kadar seven birini tanırsın, ya benim kadar vazgeçmeyeni yıllarca(?)..” demesi dinlerken beni çok etkiledi.(Bir başak burcu insanı olarak çok ayrıntılara çok takılıyorum biliyorum. :) ) Bu albüm gerçekten aşık olan bir kadının neler hissettiğini, neler düşündüğünü çok keyifli bir şekilde anlatıyor.

Bunun haricinde albümde kimlerle çalıştığına baktığım da Kurban grubunun davulcusu Burak Gürpınar‘ın adını görmek mümkün. Burak Gürpınar konserlerde de Melis Dânişmend’le çalışıyor. Faruk Kavi (gitar), Ozan Öner (bass gitarda) ve aynı zamanda da konservatuvarda okuduğum yıllardan tanıdığım, okul yıllarının başarılı piyanistlerinden Emre Ataker (Melis Dânişmend’le uzun zamandır çalışmakta aynı zamanda da Athena ile de çalışmaktadır.)  ve yine konservatuvardan yıllarından tanıdığım ve okulun en başarılı öğrencilerinden, bu dönemin de başarılı isimlerinden Melikcan Zaman’ın da (keman) albümde isimlerini görmek beni çok mutlu etti.  Tavsiyem şu ki; Elinize bir bardak kahvenizi alın ve bu albümü sakin, sakin dinleyin…m_d1-3b2491a

Gelelim haftanın ikinci albümüne;

Can Bonomo  “Aşktan ve Gariplikten” albümünün ilk klip çalışması “Başkan” ve ” Ali Baba” şarkılarını bir çoğunuz biliyorsunuzdur ama benim bu albümdeki favori şarkılarım “ Defol” ve ” Son” oldu. Özellikle bu iki şarkıyı saatlerce dinleyebilirim. Ayrıca müzikal olarak çok başarılı bulduğum bir albüm Can Bonomo’nun albümü… Albümün de dinlemeden geçebileceğiniz şarkı yok! Her şarkısına belli ki çok titiz çalışılmış ve enstrümanların şarkılardaki yerleşimi de çok doğru yerlerde olmuş. Eğlenceli, keyifli ve yüzünüzü gülümseten bir albüm. Dinlemeyenler varsa eğer kesinlikle albümü alıp dinleyin. Bu arada Can Bonomo’yu canlı performans izlemek isteyenler varsa aranızda bu hafta cuma günü (15.02.2013) İstanbul Bronx sahnesinde olacak bilginize ;)album_270434_300_300

Bu haftalık benden bu kadar… Haftaya görüşürüz.

İrem’le Rock Devam Ediyor…

NOT: Yazıyı okuyanların aklına şu gelmesin lütfen ” Bu kız da  blog içine yazdığı herkes için güzel, keyifli, harika diyor” gibi şeyler gelmesin. Yazılarım da sevdiğim grup ve isimlere, sizin de dinlediğinizde keyifleneceğinizi, eğleneceğinizi düşündüğüm gruplara ve isimlere yer veriyorum ve vermeye devam edeceğim. Bu sayfalarda adını, soyadını, şarkısını hatta haberini bile göremeyeceğiniz isimler var ;)  Belirtmek istedim…

İrem Ezgimen (DikkatMüzik!)

Dikkat Müzik’te yeni bir başlangıç: “İrem’le Rock!”

iremlerock2Herkese merhaba;

“İrem’le Rock” programını belki aranızda bilenler, duyanlar, dinleyenler vardır. Belki de daha önce adını bile duymadınız:) Her nasıl olursa olsun sizlerle yepyeni bir ortamda yeniden buluşalım istedim.

“İrem sen neredeydin bu zamana kadar?” diyenler varsa aranızda şöyle kısaca sizlere anlatıyım. Radyo Klas ‘ta (Nr1 Türk) yapmış olduğum “İrem’le Rock”  radyoda biteli neredeyse bir sene oluyor ve bu bir sene içerisinde kendi müzik grubuma bol bol vakit ayırdım.  Aynı zamanda da düzenli hayata geçmeye çalıştım ama başaramadım o ayrı… :) İçinizde bir yerlerde hem bir radyo programcısı,hem de  bir müzisyen yatıyorsa onu ne kadar düzene sokmaya çalışırsanız çalışın, ne yaparsanız yapın engel olamıyorsunuz. Ben de içimdeki müzisyene engel olamadım ve hayatımın geri kalanını müzik içerisinden çıkmadan geçirmeye karar verdim.

“Dikkat Müzik!” içeriğindeki yazılarım da bol bol konserlerden ve konser haberlerinden, yeni çıkan albümlerden, yeni alternatif grupları tanıyacağız aynı zamanda da albümleri olmayan ama albüm yapma konusunda hızlı adımlar atan başarılı amatör gruplarla ve tanıdığınız ünlü rock müzisyenleri ile röportajlar yapacak ve sizlerle paylaşacağım.

Hepiniz yeniden hoş geldiniz…

“İrem’le Rock Devam Ediyor!”

İrem Ezgimen (DikkatMüzik!)

iremlerock1