Röportaj: Kerem Sedef

“Hayatta hiçbir şey tesadüfen olmuyor…”

2017 yılı benim için çok sert ve fırtınalı geçmiş, hatta çoğu zaman kendimle karşı karşıya kalmıştım. Ayağa kalkarken kendimi daha iyi tanıdım ve hayatta gerçekten ne istediğimi anladım. Aslında ne dostlukların, ne de maddi manevi hiç bir şeyin sonsuza kadar olmadığını gördüm ve hep söylerim; “Hayatta hiçbir şey tesadüfen olmuyor…” Samimiyetine ve gerçekçiliğine güvendiğim Kerem Sedef ‘le sizin için yapmış olduğum röportajı sunuyorum.
Öncelikle Kerem Sedef’e hem röportaj için, hem de samimiyeti için ve tabii sizlere de zamanınızı ayırıp okuduğunuz için size teşekkür ederim. Yüzünüzde bir parça gülümseme ve umut oluşturabilirsek ne mutlu…
Buyurun; Kerem Sedef’in gözüyle hayata hep beraber bakalım

—————

İrem Ezgimen: Kerem nerede doğdu, neler yaptı? Biraz kendini anlatır mısın?

Kerem Sedef: 1982 İstanbul doğumluyum. Şişli Terakki Lisesi’nde; ilk, ortaokul ve liseyi ablamla birlikte okudum. Kendisi benden üç yaş büyüktür. (Bu detayı neden verdiğimi bilmiyorum ama ona da gönderme yapmış olalım. :) ) Babam; 1969 senesinde “Altın Ses Kralı” olmuş. Dönemin sevilip sayılan ünlü müzisyenleri arasındadır ve birçok 45’liğe imza atmıştır. Hatta bir zamanlar Sinan Erkoç’la çalmak için tanışmaya gittiğimde; sen “Cevat Sedef’in neyi oluyorsun?” diye sormuş, oğlu olduğumu öğrendiğinde çok şaşırmış ve benden çok babamla ilgilenmişti. :)

Müzik geçmişim babamdan geliyor. Evde sürekli; Ray Charles, Blues Brothers, Aretha Franklin dinletirdi fakat davul konusunda kimsenin bir fikri yoktu ve seneler sonra, çocukluğumda ritim tutma huyum olduğunu ve 5 – 6 yaşlarımdayken evde sağa sola vurup durduğumu itiraf ettiler. Davulla tanışmam ise şu şekilde oldu; babamın arkadaşlarıyla “Eskici Bandosu” isimli bir müzik grubu vardı ve grupta davulu babamın çok yakın arkadaşı, rahmetli Tekin abi çalıyordu. Davulu ilk gördüğüm an; “Bir şekilde bunu elde edip, çalmam lazım.” demiştim. O kadar etkilenmiştim ki anlatamam. Davulun başında çaldığım ilk parçayı hatırlıyorum da, sadece floor tom’a ve trampete vuruyordum. O zamanlar kick’e ayağım yetmiyordu. :)

Annem naçizane ev hanımıdır. Zamanında çalışmış, ama bizler olunca işi bırakıp bizimle ve eviyle ilgilenmiş. Aynı zamanda çok iyi bir ressamdır, dedem de (annemin babası) ressammış. Sanırım oradan da el geçmiş diyebilirim. Ben de üniversitede konservatuvar istiyordum fakat olmadı ve sonra mimarlık bölümünde okudum. Bir şeyleri renk ve uyum olarak birleştirmeyi çok seviyorum. Mesela kendi evlerimin iç dekorasyonunu yaparken (sanayide ve Yeniköy’de oturduğum) kimseyle çalışmadım. Sanırım o yeteneğimi annemden almışım. :)

İrem Ezgimen: Aslında sanatçı bir ailenin evladısın…

Kerem Sedef: Evet, ama başlarda benim de sanatçı olmamı hiç istemediler. :)

İrem Ezgimen: Neden?

Kerem Sedef: Anne ve baba, çocukları için her şeyin daha iyi ve garantili olanlarını istiyor. İlk başlarda bu duruma çok sinirleniyordum. Karşı çıkmalarına kızıyordum ama zaman geçtikçe anladım neden istemediklerini… Hayatlarımızı daha garantisi yüksek işlerden kazanmamızı istiyorlar. Mesela mimarlık, müzisyenliğe göre garantisi yüksek bir meslek, kesinlikle kabul ediyorum ama beni mutlu eder miydi? Kesinlikle etmezdi! Hiç unutmuyorum; 2 – 3 ay kadar Kanyon’un yapılışında çalıştım ve karlı bir Pazar gününde oradan o kadar hızlı kaçtım ki… :) Ardından babamın arkadaşının yanında iç mimarlığı denedim. Kendim bir şeyler yapayım istedim ama o da olmadı. :) Zaten 17 yaşımın sonunda ufak tefek bir yerlerde çalmaya başlamıştım. Gecede 5 – 10 lira kazanıyor, inanılmaz mutlu oluyordum. Bir süre sonra hayatıma “Ayna” grubu girdi. Müzik adına ilk profesyonel işim “Ayna” ile oldu. Bu gün ne öğrendiysem, onlarla öğrendim. Türkiye’de turneye ve sahneye çıkmaktan tutun da, “sahnede nasıl hareket etmen gerekiyor?”, “turne için nasıl bavul yapman gerekiyor?” kısmına kadar her şeyi orada öğrendim. Çünkü çok yoğun bir dönemde konserler yaptık ve inanılmaz deneyimler kazandım.

İrem Ezgimen: İlk gözbebeğin “Ayna” denilebilir o zaman…

Kerem Sedef: Elbette… İnanılmaz müzisyen ve sanatçılar… Her anlamda iyi olduğu kadar, kötü ve kırıcı tecrübelerim de oldu. Bu tecrübeler sayesinde hayatın tozpembe olmadığını ve kötü tecrübelerin sonunda, onlarla nasıl başa çıkmam gerektiğini öğrendim. Ayna ile üç, dört seneyi geçirdikten sonra hayatıma “Circus” girdi. “Circus” o dönemin en popüler bar grubuydu. Başka bir okuldu “Circus” benim için… Yanılmıyorsam; “Circus” Türkiye’de alt yapıyla çalan ilk bar grubu olması lazım. Alt yapıyla çalmayı ben de onlarla öğrendim. Bütün öğrencilerime söylerim, her şeyi sahnede öğrendim. Tabii ki arka planda evimde kapanıp çalıştığım dönemler de var ama hep kendimden iyi isimlerle çalıştığım için ve yaşımın da küçük olmasından dolayı birileri beni hep yönlendiriyordu. Daha önce karşılaşmadığım zor durumlarda da  mecbur kafamdan anlık bir çözüm bulup öğrenmem gerekiyordu.

İrem Ezgimen: Yaratıcılığını geliştirdi yani…

Kerem Sedef: Öğrenmezsen, o iş senden gidiyor. O kadar hızlı öğrenmen gerekiyor ki… Mesela müzisyenler arasında “kanlı takip” denilen bir şey vardır. Herkes onu sahnede öğrenir. Ama o kadar saçma şeylerle öğreniyorsun ki; alt yapı bozuluyor o an “ne yapacağım, panik yapmamam lazım” diyorsun ve çok acayip denemeler yaşıyorsun. Bunlar “Model” zamanında başıma çok geldi ve bu tecrübeleri daha önce yaşamış olmak çok işime yaradı. “Circus” tan sonra bir çok farklı projeyle çaldım sonra da askere gittim, geldim ve ardından “Model” başladı. 4,5 – 5 seneye yakın bir süreyi, hep beraber çok yoğun geçirdik.

Kerem Sedef 4

İrem Ezgimen: Babanın müzik hayatına etkisi olduğunu biliyorum. Hem bunu yaşayan bir müzisyen hem de öğretmen olarak; sence çocukları aileleri nasıl yönlendirmeli?

Kerem Sedef: Müzik ve ritim çocuklarda analitik zekayı çok geliştiriyor. Her çocuk bir şekilde profesyonel olmasa bile, önce enstürmanları denemeli. Çünkü; çocukların çok küçük yaşlarda seçici olamayacağını biliyoruz. Tabii ki istisna olan bazı çocuklar ne istediğini çok belli edebiliyor ama müzikle uğraşacak olan bir çocuğun, öncelikle sevdiği bir enstürmanı bulup, enstürmanı ile vakit geçirmesi gereklidir. Sanatala ilişki sadece müzikal açıdan değil; çocuğun pedagojik gelişimi açısından da oldukça önemlidir. Notaları duyması, ritmi duyması çocuğun hayatı içerisinde hem sosyo kültürel, hem de analitik zekasını etkileyip şekillendiriyor. Bununla ilgili birçok araştırma var. Davul dersi vermeye başlayalı 12 sene oldu. 12 senelik öğretmenlik hayatımda gördüğüm şu ki (davul çalmanın dışında) müziğe zaman ayıran ve ayırmayan çocuk arasında ciddi farklar oluyor. Bunu birebir gözlemledim. Aynı ailenin iki kardeşi, ya da arkadaşlar arasında bir hayli fark ediyor. Onun için; spor kadar, müziği de bir şekilde (dayatmak şeklinde ya da çocukları proje haline getirerek değil) hayatlarının içine dahil etmeleri gerekiyor. Dinleterek bile başlayabilirler hiç önemli değil. O da bir kültür, sonrasında ise çocuk hangi enstürmanı istiyorsa, o enstürmanı çalmasını sağlayarak daha ileri götürmesine yardımcı olabilirler.

İrem Ezgimen: Ciddi bir müzik takipçisi ve dinleyicisisin. Müzik yelpazen çok geniş. Daimi değişen bu çeşitliliğe nasıl ayak uyduruyorsun?

Kerem Sedef: Az uyku uyuyorum ve bu durum bana zaman kazandırıyor ama doğruyu söylemek gerekirse eskisi kadar takip etmiyorum. 20’li yaşlarımda, her gün yeni bir şey öğrenip, onu paylaşıyordum. Özellikle bulunduğum arkadaş ortamım da benim gibi, ciddi şekilde müziği takip eden ve müzik konuşan insanlardan oluşuyordu ve durum böyle olunca da daha çok şey öğrenebildik. Şimdiki çocuklar bilmez ama bizim çocukluğumuzda kaset çekilir, hediye edilirdi. Biz kasetlerin kitapçıklarını okuyan bir jenerasyon olarak büyüdük. İlgimiz de bu yönde olduğu için; “albümde kim çalmış, nerede kaydetmişler, prodüktörü kim” bunları hep merak edip bakıyorduk. Okan diye bir arkadaşım; sadece üç beş kişinin dinlediği albümlere kadar bilirdi. Hayatımda araştırmacı insanların var olduğu, dolu bir dünyadan geldim. Mesela Spotify playlistim bayağı değişiktir. Çünkü babam; R&B, Funk, Jazz’la büyüttü. O zamanlar çok sıkı bir Hip-Hop dinleyicisiydim. Old School Hip-Hop’â bayılır, hala takip ederim. Bir süre sonra hayatıma metal ve rock müzik girdi. Bu tarz bir müzik olduğunu biliyordum ama o düşünce yapısıyla dinlemiyordum. Bir anda içine girince “Bu çok acayip bir dünya!” dedim. Düşünün ki; bugün hala en çok canlı izlenen ve insanların gittiği konserler metal konserleridir. O dünyaya bu bakış açısıyla bakmak, Türkiye’nin dışına çıkmaktan geçiyor. Bunu fiziki olarak düşünmeyin. Ellerimizde bulunan telefonlarla her şeyi yapabiliyorsunuz. Tabii burada istekli olmak çok önemli… Mesela benim aklıma bir şey takıldığı an, telefondan bakıyorum. Bir şeyleri bilmeyi ve öğrenmeyi seviyorum. Bana göre tek tarz müzik dinlemek, her gün aynı şeyi yemek gibi… Olmayacak bir şey değil, tabi ki olabilir. Bu konuda saygım sonsuz ama iyi ve çok sayıda beslenebileceğimiz farklı lezzet var ve hepsinden bir şey almak, kendi yaptığın tarzda da seni çok ileri götürebilir. İnsanlar bunu yapmaya üşeniyor. Spotify ve Itunes’da sen hiç bir şey yapmasan, onlar sana öneriyor. Mesela, kayıt zamanları iki gün öncesinden jazz dinlemeye başlarım. Konfor alanımın dışına çıkmak ve başka bakış açısıyla bakabilmek için doğru bir yöntem olduğunu düşünüyorum.

İrem Ezgimen: Benim gözümde Türkiye’de müzik yapan bir müzisyenin bu kadar sağlıklı, düzenli bir yaşam stili olması çok zor, sen bunu nasıl başardın?

Kerem Sedef: Benim de 20’li yaşlarım herkes gibi geçti. Bu durum 20’li yaşların verdiği bir heyecan… Açıkçası, düşüncelerim 30 yaşına geldikten sonra değişti. Beslenme konusunda da, askerden sonra çok kilo almıştım. Döndüğümde kendime “Ben ne yapıyorum?” dedim ve ardından hayatıma “Model” girdi ve tekrar sahneye çıkmaya başladım. Tekrar göz önünde olmaya başlayınca, insan iyi görünmek istiyor ve dikkat etmeye başlıyor. Her şeyi sorgulamaya başladım. Ne istediğime karar verdim. Her şeyden önce kendim için yapmam lazımdı. Bir gün eniştem (kendisi doktordur) bana “35 yaşına nasıl girersen, öyle bitirirsin bu hayatı ve ona göre dikkat et çünkü sağlıklı bir şey değil.” dedi ve bunun üzerine kararımı verdim. Bu kararın sonucunda da çok mutlu oldum. Giydiğim şeyin bana yakışmasından, iki adım merdiven çıkınca nefes nefese kalmamaktan mutluluk duydum. Durumumu avantaja dönüştürebileceğimi gördüm. Bir süre sonra da beslenme okudum ve sertifikasını aldım. Sağlıklı yaşamın bir müzisyen için de gerçekleştirilebilir ve sürdürülebilir olduğunu gördüm. Emin ol, hayatında “gerçekten” bir şey yapmak istiyorsan onu yapmak için zaman, güç buluyor ve yapmak istedikten sonra yapıyorsun. Sadece dezavantajı, avantaja çevirmeyi bilmek gerekiyor. Zamanı doğru kullanma konusuna takıntılıyım. Unutmamak lazım, zaman geçiyor ve geri gelmiyor.

İrem Ezgimen: Profesyonel olarak sporla ilgilenmeye ne zaman başladın?

Kerem Sedef: Aslında şöyle; hiperaktif bir çocuk olduğum için aileme demişler ki “bu çocuğu bir yere verin yoksa ileride zorlanırsınız.” :) onlarda sağ olsunlar basketbola vermişler. :) Benimde çok hoşuma gitti hoplayıp, zıplamak. Uzun süre basketbol oynadım. Basketbolun ardından kısa bir süre futbol oynadım ama futboldan nefret ettim. 4 yıl Amerikan futbolu oynadım. Aklına gelebilecek her sporu denedim ama profesyonel olmadım. Hiçbir zaman profesyonel olma durumum olmadı ama profesyonele yakın spor yaptım. Özellikle basketbolda yoğun antreman yaptığım ve oynadığım zamanlar oldu. Yeni şeyleri denemek, o deneyimlerin disiplinlerini öğrenmek hoşuma gidiyor. Tek bir şey yapmak bana sıkıcı geliyor. Yapılabilecek bir sürü şey var ve onları bir araya getirdiğin zaman bence inanılmaz bir karışım olmaya başlıyor. Denememektense, deneyerek onun neden senin için olmadığını görebiliyorsun.

Örneğin; hayatım boyunca mutlaka bir dövüş sporu yapmak istedim. Kick boks, boks hepsini denedim ama en son Cihan Yılmaz ve Ertan Balaban’ın önermesiyle “Juijitsu” yu denedim ve hoşuma gitti. “Aradığım buymuş!” diyebildim. Juijitsu’nun çok önemli olan ve benimle çok uyan bir felsefesi var. “Yolculuk önemli olan…” yani derdi siyah, mavi, kırmızı kuşak değil. Benimde derdim öğrenmek ve yaptığım işin sürdürülebilir olması.

İrem Ezgimen: Sporcusun anladık :) ama gecenin geç saatinde Okan Sungu ile beraber 22 km yol koştunuz. Onun hikayesini anlatır mısın?

Kerem Sedef: Okan yanımda olmasa, ben o 22 km’yi çok zor bitirirdim ama Okan’la öyle ya da böyle bitti. Günün sonunda ne yaparsan yap, başarma hissiyatı çok güzel bir şey… Hayatta paradan daha önemli bir şey varsa, o da başarmak. Çünkü başardığın zaman (iş konusunda ya da herhangi bir konuda) istediğin şeyler akabinde geliyor ama başarma duygusu dünyada başka hiçbir şeyde yok!

İlk Ayna ile turneye çıktığımızda gece herkes araçta uyurken gözümü açtım ve “ İşte bu!” dedim. Model’le yaptığımız turneler… 50.000 kişinin önde çalıyorsun ve onun karşılığını alıyorsun. Gerçekten bunun para ile alakası yok.Kerem Sedef 1

İrem Ezgimen: Seninle ortak hislerle yaptığımız bir iş öğretmenlik ve bundan yola çıkarak geçenlerde kendim söylemiştim, birkaç gün sonra senin ağzından da duydum “bir şey öğretiyorsun ve anında karşılığını alıyorsun.”

Kerem Sedef: Aynen öyle… Birisi senin söylediğin bir şeyi yapıp başarıya ulaşıyor. Bunu onun yüzünde görebiliyorsun. Buna sebep olabilmek bile çok önemli. Aslında başarı, onun başarısı ama senin yönlendirmelerin doğrultusunda başarıya ulaşıyor. Sen de birine bir şey öğretmiş ve onun hayatına dokunmuş oluyorsun. Belirli bir yaştan sonra fark ediyorsun ki, hayatta en güzel şey birinin hayatına dokunabildiğini görebilmek.

En sevdiğim şey bir okula gidip küçük, büyük insanlarla konuşmak. Çünkü herkes sana bir şey öğretiyor. Hiç kimseyi kendinden aşağıda görmene gerek yok. 5 yaşındaki çocuktan bile bir şey öğrendiğimi biliyorum. İnsanların hayatına dokunabilmek, büyük bir başarı ve bunun hiçbir karşılığı yok.

Hayatta insanlar boşu boşuna karşına çıkmıyor. Hayatımda iki dakikalığına bile karşıma çıkan biri hayatımı değiştiren şeyler söylemiştir. Mesela hayatımı değiştiren şarkı “Michael Jackson – Man in the miror” oldu ve bunlar boşu boşuna gelmiyor kulağına… Sokakta görüp “Merhaba” dediğin adam bile boşu boşuna “Merhaba” demiyor sana…

İrem Ezgimen: V-log videoların var. Neden çekmeye devam etmiyorsun?

Kerem Sedef: Var-dı. :) O dönem çok şey yapıyordum ve paylaşmak çok hoşuma gidiyordu. İnsanlara ilginç bir şey sunabiliyordum. Avrupa turnesine gittiğim zaman belki izleyen kişi hiç oraya gitmemiş olabilir diye düşünüp videolar çekiyordum. Gelen yorumlarda insanlar kendilerini orada gibi hissedebildiğini söylüyorlardı.(Bunları insanların söylediği yorumlardan yola çıkarak söylüyorum.) Hayatım boyunca her zaman yaptığım şeyin bir amacı olması gerektiğini düşünüyorum. 2017 benim için durağan bir yıl oldu hayatımdan birçok şey değişti. Bu yüzden kamerayı açayım, saçma sapan konuşayım, millet beni izlesin falan bana göre değil…

İrem Ezgimen: Canlı yayın yapmayı sevmiyorsun.

Kerem Sedef: Aslında canlı yayın yapmayı seviyorum. Cihan Yılmaz ile başlamıştık fakat Cihan’ın işleri ve yoğunluktan devamlılığı sağlayamadık. O hala aklımda ama daha düzgün ve oturaklı bir konsepti olması gerektiğine karar verdim. Kendi düzenimde yaptığım her şeyi devam ettireceğim, ama bugün ama yarın, bakacağız. :)

İşin açıkçası bir de şöyle bir durum var; YouTube’ta para vermediğinde, seni takip eden adama bile erişmene engel olan algoritma olduğu müddetçe bir yol kat edilemiyor. Bu durum yanlış anlaşılmasın; YouTube’tan milyonlar kazanmak derdinde değilim ki öyle olsa bir sürü yöntemi var yapılacak.

İrem Ezgimen: Peki… Kerem Sedef’in bir günü nasıl geçiyor?

Kerem Sedef: Sabah 04:30/ 05:00 gibi uyanıyorum. Son bir senedir sabah uyandığımdaki ruh halime göre 10 dakika– 15 dakika meditasyon yapıyorum. Kendi kendine kalmak güzel bir şey… Su sesi ve su bana çok iyi geliyor. Bu aralar hafif hafif yoga ile uğraşıyorum.. Esnek bir adam değilim ama artık yavaş yavaş o esnekliği vücuduma katmam gerektiği konusunda çok ciddi sinyaller görüyorum. Spora gidene kadar günlük araştırmalarımı yapıyorum, ardından spora gidiyorum sonrasında günlük koşuşturmalar başlıyor. Dersler, toplantılarla geçiyor. Akşam ise gece sosyal olmamı gerektirecek bir şey olursa orada oluyorum ama olmayacaksam evime gidip ne yapacaksam onları yapıp yatıyorum arada çalışabilirsem davul çalışıyorum.

Kerem Sedef 2

İrem Ezgimen: Kerem Sedef’le ilgili ilerleyen süreçte bizi neler bekliyor?

Kerem Sedef: Övünç Dan ile beraber kurduğumuz “Gaddar”ı zaten herkes biliyor ama ben bir single kaydettim. :) Şarkı söyledim… :) Hatta şimdi ikinci şarkıyı bitiriyoruz. :) Sahnenin arkasından, önüne geliyorum. :) Biz çok eğlendik ve ilginç oldu. :) Herhangi bir iddiam yok ama bizim eserimiz oldu, benim oldu! Eğrisi ve doğrusu ile Suat Yılmaz, Övünç Dan ve benim bir araya gelip, konuşup, birbirimize güvenebilmemizle gerçekleşti. ( Gerçekten Suat ve Övünç’e çok güvenirim. Çünkü adamlar, eğer bir iş olmamışsa “olmamış” der. Bana mutlaka kötüyü söylerler ve direk söylerler.)

Bir davulcu olarak sert bir tuşe ile hareket etmeme rağmen, yaptığımız single şarkının onunla hiç alakası yok. Çalan Kerem ve söyleyen Kerem arasında bir fark var. Single ile ilgili herhangi bir kaygı taşımıyorum. Sadece yapmak istedim ve yaptım. Bir süredir sessiz kaldım ama bu süreçte boş oturmadım. Çalıştım ve ürettim…

2017’nin sonlarına doğru fark ettim ki; hayatımın taşları yerine oturuyor. Gerekli insanların hayatıma girip, gereksizlerin çıktığı bir dönem başladı ve hayatım çok güzel bir döneme doğru gidecek…

İrem Ezgimen: Öğretmenlik… Zuhal Müzik Akasya’da davul dersleri veriyorsun. Öncelikle öğretmenlik sana kendini nasıl hissettiriyor?

Kerem Sedef: Öğretmek gerçekten başka bir şey… Öğretebilmek bir meziyet ve ben herkesin öğretebileceğine inanmıyorum. Çünkü; birine bir şey anlatabilmek, gerçekten çok zor ve yıllar içinde bunu nasıl yapman gerektiğini öğreniyorsun. Öğretmek benim açımdan inanılmaz keyifli… Biri geliyor ve sana diyor ki “Bana bildiğin şeyi aktarabilir misin?” sen de bir yerden başlıyorsun. Seneler sonra bu edindiği bilgi için “Bana bunu ….. kişi öğretti” demesi muhteşem bir duygu. İnsana tamamlanmışlık hissi veriyor. Her konuda bir şeylerin paylaşıldığı zaman ilerlediğine inanıyorum. O enerji herkesten, herkese geçiyor ve o karma hayatında mutlaka sana geri dönüyor. Bunu maddi olarak söylemiyorum ama karşındaki insanın yüzündeki “Başardım!” gülümsemesini görmek bile sana anlatılmaz bir duygu yaşatıyor.

Zuhal Müzik’le de, Roland dolayısıyla beraber çalışıyorduk. Ortak bir iş yapmayı istiyorduk ama benim çok zamanım yoktu ve bir işi eğer düzgün yapamayacaksam, yapmamayı tercih ettiğim için projelerimizi gerçekleştirememiştik. Bu dönemde de hazır ben müsaitken, yeniden bir araya geldik ve derslere başladım. Her şey güzel gidiyor ve Zuhal Müzik Akasya şubesinde haftanın 3 günü dersler devam ediyor.

IMG_E3241

İrem Ezgimen: Kerem Sedef çocukluğundan bu zaman hayal ettiği noktaya gelebildi mi? Nasıl hayalleri vardı ve şuan nerde?

Kerem Sedef: Hayal ettiğim noktanın ilerisine geçtim ama o hayaller hep değişiyor. Öncelikle her şeyden önemlisi, sevdiğim işi yapıyorum. Yurtiçi ve yurtdışında 40.000 – 50.000 kişiye konser vermek, insanların yaptığın işin karşılığında seni tanıyıp, tebrik etmesi bile çok güzel bir duygu. Onun için çocukluğumda düşündüğümden, daha iyi bir yerdeyim ama başardıkça ve başarabildiğini gördükçe devam ediyorsun ve esasen “büyümek” zaten bu demek… İnsanın ruhani olarak büyümesi bunu gerektiriyor.

İrem Ezgimen: Fanların çok fazla ve seni çok seviyorlar. Sen de hayatı dolu yaşayan, net ve açık bir adamsın. Samimiyetine, içtenliğine inanarak soracağım bu sorumu… Onlara hayatla ilgili bir şeyler söylemek ister misin?

Kerem Sedef: Hayatta her şeye açık olun! Eskiden kızdığım şeylere, şimdi “iyi ki, olmuş.” diyebiliyorum. İyi ki, mimarlık okumuşum. Çünkü yine müzik yapıyorum ama başka bir bakış açısıyla bakabiliyorum. Diyorum ya; hayatta hiç bir şey boşu boşuna olmuyor. “Hayallerinizden vazgeçmeyin” gibi bir şey söylemeyeceğim ama kendinizi geliştirin! Hayal ettiğiniz şey için çalışın, bol bol çalışın. İnsan sevdiği ve hayal ettiği şey için çalıştığı zaman en kötü durumda bile olsa bu histen güç kazanıyor. Zor zamanlardan geçtiğim oldu ama bu zamanlarda “Bunu başaracağım ve durum değişecek!” dedim ve bence orada değişim başlıyor. Çünkü hayatta her şey varken, hiçbir zaman onlar bitmeyecekmiş gibi düşünüyoruz. Hep ceplerimizde zannediyoruz ama onlar gittiği zaman ortada kalıyoruz. Onlar gittiği zaman, zaten kim olduğumuz ortaya çıkıyor. O her şeyimiz varken etrafımızda olan insanlar, her şeyimiz varken dışarıdan gelen etkiler, her şeyimiz varken ki dünyaya bakışımızla; o her şey elimizden alındığı zaman dünyaya bakışımız öz kimliğimizi ortaya çıkarıyor ve öz kimliğimiz güçlü olmaz ise o zaman yıkılmaya başlıyoruz. Onun için hayatta en önemli şey; okumak, kendini geliştirmek ve ileriye gitmek.Çünkü hayatta sadece kendine güvenebilirsin ve yarın, öbür gün kendinle baş başa kalacaksın. Hayatının herhangi bir noktasında mutlaka herkes kendi ile birkaç kez baş başa kalacak. İşte o zaman “Düştüm!” demekle, “Hadi abi!” demek arasındaki farkı anlıyorsun!

İnsan fiziksel ve mental olarak ne kadar sağlıklı ise; o kadar güçlü olup kuyruğunu dik tutabiliyor. Bugün hiç param olmasa; bir yerde garsonlukta yaparım, limon satarım. Yaparım! Bunu yapabileceğini bilmek çok önemli!

İrem Ezgimen:Hayatında her şeyin çok iyi gittiği dönemler de olmuştur ama kötü gittiği süreçler de yaşamışsındır. Hayatına özenen insanlar illa vardır ama senin dışarıdan gözüken güzel hayatının yanında kötü yaşadıkların da var ve her şey kusursuz değil…

Kerem Sedef: İnsanlar hep her şeyin bitmiş halini görüyorlar. O ürünün bitmiş haline nasıl, hangi süreçlerle geldiğini kimse bilmiyor. Arkadaşlarım dışarıdayken, benim saatlerce davul çalıştığımı, geceleri sahnede çaldığımı, kaç paraya çaldığımı ve oraya gelebilmek için neler yaşadığımı bilmiyorlar. Kimsenin hayatı kolay değil. Kimsenin! Sadece kendimden söylemiyorum, ne hayatlar var dışarıda görüyoruz, duyuyoruz. Önce elinde olanlara şükretmek gerekiyor ve elinde olanları cepte saymamak gerekiyor. Sanki her gün onlar, senden alınacakmış gibi yaşamak gerekiyor. İnsan hayatı bir saniyede değişebiliyor ve gerçekten kendini rahat bırakmamak gerekiyor. Çalışmak, öğrenmek ve geliştirmek gerekiyor.

İnsanın kendini geliştirebilmesi önemli! Adabı muaşeret bilmek, konuşmayı bilmek, herhangi bir yabancı dil bilmek, bir yere gittiğinde nasıl davranılması gerektiğini bilmek… Bunlar çok küçük detaylar gibi gelse de hayatın bütün bölümünde insanları bir adım ileri götüren detaylar ve maalesef ki; bu dönemde bütün çocukların özendiği şeylerin dışında kalıyorlar.

Herkes zengin, ünlü, blogger vb. bir şey olmak istiyor. Onları olmak zaten kolay, çalışıp oluyorsun ama sen bunların dışında ne yapıyorsun? Sen kimsin? Ben seninle oturup bir şey konuşabiliyor muyum? Turneye çıkmayı dünyanın en güzel şeyi sanıyorlar ama turneye çıkmak dünyanın en zor şeyi… İnsanlarla sen beraberken nasıl vakit geçireceğini biliyor musun? Ne zaman susman gerektiğini, ne zaman konuşman gerektiğini, ne zaman ayrı kalman gerektiğini… Bunların hepsini öğreniyorsun ve bunları öğrenmezsen, hayat sana zorla öğretiyor. Onun için de hayat öğretmeden, öğrenin diyorum. :)

İrem Ezgimen: O zaman minik bir oyun oynayalım seninle :) minik sorularıma tek kelimelik yanıtlar istiyorum senden :)

İrem Ezgimen: En kızdığın şey

Kerem Sedef: Aptallık

İrem Ezgimen: En mutlu olduğun şey

Kerem Sedef: Her şey

İrem Ezgimen: Örnek aldığın biri

Kerem Sedef: Michael Jackson

İrem Ezgimen: Aile

Kerem Sedef: Çok önemli!

İrem Ezgimen: Lady Pera ( :) )

Kerem Sedef: Aaa Hastasıyım! Çok seviyorum! Ölürüm! Canımı veririm!.. :)

( “Lady Pera” dedikten sonra tek kelimeyi aştı durduramadım. :) )

Kerem - Pera - Carlos

İrem Ezgimen: Carlos & Keşkül

Kerem Sedef: Sarılırım :)

İrem Ezgimen: Hayatının “iyi ki” si

Kerem Sedef: İyi ki, her şey böyle olmuş :)

İrem Ezgimen: Hayatında eksik kalan bir nokta

Kerem Sedef: Aile… Kendime bir aile kurmak çok isterim.

İrem Ezgimen: Hem kendi fanların, hem de Dikkat Müzik takipçilerine söylemek istediğin bir şey var mı?

Kerem Sedef: Öncelikler sağ olsunlar okudukları için… Güzel şeyler geliyor. Mutlu olsunlar, çalışsınlar, hayat güzel n’olursa olsun yaşamaya değer!

İnstagram:www.instagram.com/keremsedef

Facebook: www.facebook.com/keremsedefrocks

Twitter: https://twitter.com/keremsedef

IMG_3919

İrem’le Her Bi’şii’ de Can Bonomo Röportajı

CB10Herkese Merhaba;

Bu haftanın röportajını Can Bonomo ile yaptık. Sevgili Can’la yıllar önce Number1 Fm ve eski adıyla Radyo Klas‘ta (Number1 Türk) beraber yayınlar yapıp, keyifli programlara imza atmıştık. Yıllar sonrasında müzisyen kimliği ile karşımıza çıkan Can Bonomo; yepyeni “Bulunmam Gerek” isimli albümünü 13 Ocak akşamı Jolly Joker İstanbul sahnesinde harikulade bir albüm lansmanı ile sevenlerine tanıttı.Bonomo 20-12

Albüm lansmanında hem Can Bonomo’nun yeni albümle tanıştık, hem eski albümlerini dinledik, hem de Sertap Erener, Fatma Turgut ve Can Bonomo’dan bir Barış Manço coverı “Kara sevda” yorumunu dinleme şansımız oldu. Gerçekten hepimizin unutamayacağı bir gece yaşattı bizlerle… Hadi şimdi hep beraber yeni albümü “Bulunmam Gerek” ve gelecek planlarını konuştuğumu keyifli sohbetimizle devam edelim… Buyrunuz :)CB15

İlk albüm “Meczup” ardından “Aşktan ve Gariplikten” ve şimdi “Bulunmam Gerek” ile sevenlerinin karşısına çıktın. “Bulunmam Gerek” albümünün hikayesini anlatır mısın?

Zaman doğrusal bir çizgide ilerlerken hayatların yükselen ivmeler göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Üretiyorum çünkü kendime kendimi geliştirmem gerektiğini hatırlatmam gerekli. ‘’Bulunmam Gerek’’ benimle birlikte büyüyüp gelişmiş bir albüm.

Yaptığım işe “İstanbul Müziği” dememin sebebi, İstanbul’a olan hayranlığımdan kaynaklanıyor. Her an her sesi barındıran, kaosu ve düzeni kendi kontrolünde yürütebilen bir şehir olmasını yaptığım müzikle bağdaşlaştırabiliyorum. İlk albümümden itibaren yazdığım ve bestelediğim her iş bu türün bir incelemesi oldu. Bulunmam Gerek ile taşların yerine oturduğunu hissediyorum. Bonomo-1

Albümde kimlerle çalıştın?

Albümün söz ve müzikleri bana ait. Düzenlemeleri Can Saban yaptı ve herzamanki gibi The Fatlab’de kaydedildi. Mix ve Mastering Ali Rıza Şahenk’e ait. Ekibe eklenen iki yeni isimden biri Fatma Turgut diğer biri ise Orçun Sünear (Sattas) oldu. Fatma albümün vokal koçluğunu ve geri vokalleri yaptı. Orçun’la ise ‘’Kaçak’’ adlı şarkımı beraber söyledik.

Fatma Turgut ve Orçun’la çalışma fikri nasıl ortaya çıktı?

Fatma benim en yakın dostlarımdan biri. Albüm çalışmalarını yürütürken her zaman olduğu gibi yanyanaydık. Albümün vocal koçluğunu ve back vocal’lerini yapmayı kendi teklif etti. Yapbozun en önemli parçalarından birini tamamladığını düşünüyorum.CB20

Albümde 10 şarkının da sözü müziği sana ait bunu nasıl başarıyorsun? Şarkılarının hikayeleri senin ilham kaynağın nereden geliyor?

Yazmak benim işim. Sürekli olarak ilham gelmesini ya da bir şeylerden etkilenmeyi beklemem mümkün değil. Haftaiçi saat 9 gibi kalkıp yazmaya başlıyorum. Akşamüstü 6 ya doğru masadan tüm gün yazdıklarımın yaklaşık yüzde beşiyle kalkıyorum. Bunlar ya beste oluyor ya da şiir olarak bir köşeye ayırıyorum. Hayatın kendisinden beslenmek çok klişe duyuluyor fakat klişe olmasının sebebi genel geçer olmasından kaynaklanıyor sanıyorum. Dinlediğim şarkılar, izlediğim filmler ve izlemlediğim hayat bana yazma güdüsü veriyor. 

Değişik projelerle karşımıza geliyorsun örneğin internetten canlı yayınlar , akustik perforsmanlar bunlarla alakalı çalışmalarınız var mı?

Online konser serisi ‘’ev oturması’’ fikri 2011 yılında benim evimde kalabalık bir müzisyen ekibi çalarken ortaya çıktı. O an yapmakta olduğumuzu işi canlı olarak insanlarla paylaşmanın iyi bir fikir olacağını düşündük. İlk yayınımızı bin kişi izledi. En son yaptığımızda bu rakam 30 bini aştı. Şubat ayında tekrarlamayı düşünüyoruz.  www.canbonomo.com dan detayları öğrenebilirler.CB11

İnanılmaz sağdık ve seni takip eden bir dinleyici kitlen var bunu nasıl ayakta tutabiliyorsun?

Yolun en başından beri peşimizde olan ve bizimle büyüyen bir kalabalık var. Biz yaptığımız işi onlarla paylaşabilmek için yapıyoruz. Samimiyetimizin farkındalar. Samimiyet bu işi ayakta tutan şeylerin yapıtaşı. Eğer yaptığınız işte samimiyseniz sonucu ne olursa olsun onu sonsuza kadar yürütebilirsiniz.

Can Bonomo  peki “Şuan hayallerimin tamamına ulaştım.” Diyebilir mi?

O zaman yeni bir şeyler üretme motivasyonunu bir kenara bırakalım yaşamanın dahi bir anlamı kalmaz. Oldum dediğiniz yer durdum dediğiniz yerdir. Ben duracak yaşta olduğumu düşünmüyorum.

Televizyon dizilerinde daha önce yer aldın peki bundan sonra böyle bir düşüncen var mı? Yada internette bir “ Bonomo Team Tv” gibi bir internetten kanalı açma fikrin? :)

İçime gerçekten sinecek bir proje olursa neden olmasın. Öte yandan öyle bir projenin karşıma çıkma ihtimali konusunda optimist olamıyorum. Şuan istediğim yerdeyim. Çalıştığım ekip, sevdiklerim ve kurduğum dostluklar yerli yerinde. Albüm yeni bitti. Sırada ikinci şiir kitabım için yazmam gereken uzun bir dönem var. Sonrası meçhul.CB KLİP2

Bir radyo televizyon mezunu olarak kendi sinema filmini çekme düşüncen var mı?

Mezun olduktan sonra yazarlıktan ziyade senaryo doktorluğuna eğildim. Senaryo doktoru hali hazırda yazılmış olan bir senaryonun yapı, karakterizasyon, diyalog ve tema gibi elementlerini parlatan , hikayenin yapısından işe girerse olası çökme ve kırılmaları hesaplayarak engelleyen kişi. Yani sinema konusunda başkası adına daha iyi düşünebiliyorum. Kendi adıma düşünmeye henüz başlamadım. Yakın bir zamanda başlayacağımı da sanmıyorum.

Yeniden beraber radyo programı yapalım mı? :) Şaka bir yana yeniden radyo programcılığı yapmak ister miydin?

İsterdim! Radyoyu bıraktığımdan beri istiyorum. Geçen sene öyle bir atılım yapmaya kalktım sonra vakit bulamadım. Belki bu sene yaparım. Neden olmasın? :)CB3

Şiire düşkünlüğünü biliyorum. Şiir üzerine projelerın var mı?

Bu aralar “OT” dergisinde aylık şiirlerimi yayınyılıyorum. Senenin sonuna doğru da ikinci şiir kitabım çıkmış olur.

Can Bonomo sürprizleri olacak  mı yakında? Biraz ipucu alma şansımız var mı? :)

Valla bana da sürpriz oluyor öyle şeyler. Bakalım…

Sosyal medya adreslerini bilmeyenler için bizimle paylaşır mısın?

www.canbonomo.com da bütün adreslerimiz yazılı…

Peki senin dinleyicilerine söylemek istediklerin varsa onları alalım :)

Eyvallah :)CB8

Tolga Akyıldız’la %100 Açık Sahne

ACIK_SAHNE afis%100 Açık Sahne, yeni bir konserle bu Cuma yine pek çok müzisyeni ağırlıyor. Müzik sektörünün önde gelen isimlerinden gazeteci yazar Tolga Akyıldız, 23 Ocak’ta garajistanbul’da gerçekleştireceği “Tolga Akyıldız’la %100 Açık Sahne” etkinliğinde ünlü isimleri sahnesinde ağırlamaya hazırlanıyor. Tolga Akyıldız sahnesini bir kez daha genç gruplara ve geceye katılımlarıyla onlara görünürlük sağlayacak olan ünlü grup ve müzisyenlere açıyor. Açık Sahne’de daha önce Hayko Cepkin, Koray Candemir, Melis Danişmend, Aylin Aslım, Can Bonomo, Keremcem, Redd, Erdem Yener, Kargo, Ogün Sanlısoy, maNga, Harun Tekin, Gripin, Kolpa, Aydilge, Özge Fışkın, Bora Duran, Tuna Kiremitçi, İrem Derici, Esin İris, Ayça Varlıer, Sattas, Rashit, Ege Çubukçu, Multitap, Bedük gibi birçok önemli ismi ağırlayan Tolga Akyıldız; bir markaya dönüşen % 100 Açık Sahne etkinliğini garajistanbul’da sürdürüyor.

23 Ocak’ta garajistanbul’da sahne alacak isimler: Model, Can Bonomo, Peyk, Esin iris, Kalben, Motto, Yüksek Sadakat, Aydilge, Can Gox, DörtXDört, Dolunay Obruk, Sapan ve Sevinç Yurdem.

 

Model’den konsept albüm: “Levla’nın Hikayesi”

modelRock müziğin sevilen grubu Model, 3. albümleriyle müzikmarketlerde. Sözleri yine Can Temiz tarafından yazılan albümleri “Levlâ’nın Hikayesi” GNL etiketiyle yayınlandı. Levlâ; Farsça’da ‘var olması gereken her şey’ anlamına geliyor. Bu kez tamamen bir konsept albüm hazırlayan grup albümde baştan sona bir hikayeyi anlatıyor ve hikaye iki bölümden oluşuyor. Albümün lansman konseri ise geçtiğimiz Cuma Zorlu Center PSM’de gerçekleşti.

İlk 5 şarkılık bölümde, Levlâ’nın sevgilisi tarafından terk edilişini ve yasın 5 evresini geçirişini anlatırken, ikinci 5 şarkılık bölümde ise; Levlâ’nın spesifik olarak bu ilişkinin aşk acısıyla olan hikayesi bitiyor ve kendiyle hesaplaşması, hep mutluluğu başka insanlarda ve başka ilişkilerde aradığını fark edişi, bundan kurtuluşu ve en sonunda kendine acıyan ve mutlu olmak için başkalarına ihtiyaç duyan tarafını öldürüşü anlatılıyor.

‘Diğer Masallar’daki gibi yine Demir Demirkan’ın prodüktörlüğünde kaydedilen albümün çıkış parçası ‘Ağlamam Zaman Aldı’nın klibi Alper ve Caner Özyurtlu kardeşler tarafından çekildi. Albümde yer alan ‘Kehanet’ isimli şarkıyı grup ile birlikte seslendiren Gonca Vuslateri şarkıda bir melek karakterini canlandırıyor.

Grup, Fatma Turgut (vokal), Can Temiz (bas gitar), Okan Işık (gitar) ve Kerem Sedef’ten (davul) oluşuyor.

Anne Bu Çalan Ne? (17 Şubat 2013)

Şu günlerde havaların soğumasıyla birlikte daha da kabuğuna çekilen insanoğlunun işten güçten de sıkıldığı zamanlarda imdadına her zamanki gibi yine müzik yetişiyor. Seçenek bol, yeniler çok, ama eskilerin kıymeti de hiçbir zaman azalmayacak gibi durmuyor mu? Anne Bu Çalan Ne’yi bu hafta yeni yayınlanan bazı teklilere ve albümlere ayırdım..

mustafasandalMustafa Sandal, geçen yaz başında yayınlanan son albümü “Organik” ile büyük bir düş kırıklığı yarattığına nihayet kendisi de ikna olmuş olacak ki, yalnızca tek bir şarkıyla kliplendirdiği albümünü şimdilik rafa kaldırmış ve neden orada bulunduğuna anlam veremediğimiz “O Ses Türkiye”den her nasılsa vakit bulup da ayırdığı müzik çalışmalarına bu kez eski bir şarkısıyla devam etmeye karar vermiş. Baştan sona arşivlik bir çalışma olarak Türk pop tarihine adını yazdıran ikinci stüdyo albümü “Gölgede Aynı”da yer alan “İki Tas Çorba”yı günümüz şartlarına uyarlayan müzisyen, sözleri Mustafa Sandal, bestesi Bülent Tezcan ve düzenlemesi Seçkin Özer & Mustafa Sandal’a ait olan şarkısına 3 ayrı versiyon hazırlamış ve DMC etiketiyle sunmuş. Açıkçası 3 versiyonun da birbirinden çok da farklı olmadığını duyunca birbirine neden bu kadar yakın düzenlemeler hazırlandığına anlam veremedim, duyunca belki siz de hak verirsiniz. Ancak “Organik” albümünde yalnız ve yalnızca “Neler Neler” ile ümitlendiren ve geri kalanı ile de büyük hayal kırıklığına uğratan Sandal’ın ilk zamanlarını özleyenler için “İki Tas Çorba”, iyi gelebilir..

“Diğer Masallar” adlı ikinci albümleri 2011 yılında yayınlanmasına rağmen hala şarkılarını kliplendirmeye devam eden Model, bu gidişle albümde kliplenmemiş şarkı bırakmayacak gibi gözüküyor! Yeni videoları için kez “Makyaj” şarkısını seçen grup Alper ve Caner Özyurtlu ile çalışmış. 2012 yazında Ozan Doğulu ile birlikte “Dağılmak İstiyorum” şarkısını yayınlayan grup 3. albüm çalışmalarına ise Demir Demirkan ile birlikte devam ediyormuş.

betuldemirÇok iyi bir şarkıcı ve yorumcu olmasına karşın bir türlü hakettiği ilgiyi göremediğini düşündüğüm Betül Demir, 90’lı yıllarda yayınlanıp  da uzun yıllar boyunca belleklerde yer alabilmeyi başaran “Cesaretin Var mı Aşka” şarkısına yeni bir cover ile karşımızda! Suat Ateşdağlı ile çalışan Demir yeni çalışmasına Yalçın Aşan ve Tayfun Özkan imzalı 2 remixle birlikte toplam 4 ayrı versiyon hazırlamış. Bu noktada kafalar da karışmıyor değil hani. Daha önce Gülay‘dan dinlediğimiz bu slow-mid tempo şarkıyı zaten Suat Ateşdağlı gayet derli toplu bir “remix”vari bir düzenlemeyle bize yeniden kazandırmışken, hızlandırılmış bir şarkının ilaveten yeniden 2 ayrı versiyon ile remixlendirilmesi biraz şaşırtıcı geldi doğrusu. Betül Demir’in yorumuna ise diyecek tek kelime yok, gerçekten şarkının hakkını verdiğini söyleyebiliriz.

aylinaslimTürkçe elektronik müzik dendiğinde popüler müzik dinleyicisi her ne kadar Hande Yener‘in hem içerik hem de satışlar itibariyle birkaç iyi birkaç da kötü albümünü bilse ve hatırlasa da, hakkını gerçekten vererek bu işi erken düşünüp erken önümüze sunanlardan biriydi Aylin Aslım. İlk stüdyo albümü “Gel-Git”i yayınladığında ve özellikle “Senin Gibi” ve “Zor Günler” şarkıları ile dikkat çektiğinde ben de herkes gibi “kim bu cesur kız?” deyip şöyle bir kafamı çevirmiştim. Sonrasında birçok filmde ve compilation’larda birer ikişer şarkılarla ve düetlerle karşımıza çıktı Aslım, 2005’te yayınladığı ikinci stüdyo albümü “Gülyabani” ile rotasını tamamen rock müziğine çevirdi ve baştan sona konsept bir bütün olan albümü başucu/evladiyelik kategorisinden arşivime hızla ve kolaylıkla girmeyi başardı. Sonrasında Aylin Aslım’ı doğrusu pek takip edemedim, “Canını Seven Kaçsın” albümünün pek ilgi görememesi belki bir ihtimal onu da sessizliğe itmiş ve albüm yapmaktan soğutmuş olabilir. Şimdilerde ise Aylin Aslım’ı Teoman ile yaptığı düet ile dijital platformlarda duyabiliyoruz. Sevgililer Günü’yle aynı güne denk gelen doğumgününde sözleri kendisine, bestesi Övünç Dan‘a ait “İki Zavallı Kuş”u Teoman ile birlikte seslendiren müzisyen, yeni albümü için daha ne kadar bekleyecek bir fikrim yok ancak keşke bir ara, tüm bu zamana kadar yeraldığı proje şarkılarını bir albümde toplasa diye de düşünmüyor değilim..

“Topyekün” adlı son albümünü geçtiğimiz aylarda yayınlayan Levent Yüksel‘in albümle aynı adı taşıyan çıkış şarkısını doğrusu pek başarılı bulmamış ve keşke albümdeki slowlardan biriyle çıkış yapsaydı demiştim. Albümün ikinci videosunun da kısa zamanda çekilmiş olması bu fikrimi destekleyen cinsten sanıyorum, çünkü sanatçıya en çok slow şarkılar yakışıyor ve Topyekün’ün en iddialı slowlarından “Beş Duyu” da gerçekten kliplenmeyi hakedenlerden biri olarak dikkat çekiyor. Söz ve müzik Halil Koçak, düzenleme ise Mustafa Ceceli imzalı olan şarkının klip yönetmenleri ise Lara Sayılgan ve Bilal Eroğlu.

Sevgililer gününde yapılacak en güzel şeyi yaptık ve soluğu kısa bir süre önce DikkatMüzik!te yazmaya başlayan İrem Ezgimen ve diğer dostlarla birlikte Birsen Tezer & Bülent Ortaçgil konserinde aldık. Geçtiğimiz haftalarda yayınladığı “İkinci Cihan”da tıpkı ilk albümünde olduğu gibi yine baştacı şarkılarla kulaklarımıza bayram eden Tezer, Garaj İstanbul’daki konserinde özellikle “Nefes”, “Kusura Bakma” ve “Boşver” gibi şarkıları ile mest etti. Bülent Ortaçgil ile olan düetlerinden ise pek tabii ki “Çığlık Çığlığa” her zamanki favorilerimdendi. Cuma günkü konser mekanımız ise bu kez Bronx oldu ve sahnede tüm enerjisiyle Can Bonomo‘yu izledik. Hem eski hem de yeni albümünden şarkılarla 2 saate yakın bir süre sahnede kalan Bonomo’nun yeni şarkılarından “Haberler İyi Paşam” ve “Başkan”ı zaten seviyordum ama albüm dışından söylediği “Kara Sevda” cover’ına ise özellikle bayıldım (Her iki konserle ilgili daha fazla ayrıntıyı İrem’in yazılarından da ayrıca takip edebilirsiniz diye eklemek istiyorum).

Belki takip edenleriniz vardır ama haberim yoktu demeyenleriniz için küçük bir hatırlatma: Bir süredir ara verdiğim radyo programıma birkaç hafta önce yeniden başladım. Bu kez adresimiz RadyoJUKE! Pazar kahvaltılarınızda saat 12’de, ve tekrarıyla Pazartesi geceleri saat 22’de yayındayım! Eski bölümleri dinlemek içinse istikametimiz MixCloud beyler bayanlar:)

Herkese önce müzik sonra keyif dolu yeni bir hafta diliyorum!

Olcay Tanberken (DikkatMüzik!)

“13 Düet”e az kaldı!

nilufer-82010 yılının en çok satan ilk 3 albümünden biri olan “12 Düet”in ardından Nilüfer, ilk projedekinden farklı gruplar ile birlikte hazırladığı ikinci rock albümü için gün sayıyor.  İstanbul Marşandiz Stüdyoları’nda kayıtları tamamlanan albümün mastering çalışmaları sürerken albümde yer alan şarkıcı ve grupların hangi Nilüfer klasiklerini yorumladığı açıklandı. “13 Düet” adını taşıyan albüm, Ocak ayı sonunda piyasaya çıkıyor. Nilüfer heyecan duyduğu 2. rock projesi için:  “İlk albüm çok sevildi, ilgi gördü. Bu ilgi mutluluğumuzu, motivasyonumuzu katladı. Biz de coştuk, ikincisini yapalım dedik” diye konuştu.

İşte “13 Düet” albümünde yer alacak isim ve şarkılar:
Nilüfer & Gripin – Hatıralar Hayal Oldu
Nilüfer & Gece – Başıma Gelenler
Nilüfer & Emre Aydın – Son Perde
Nilüfer & Bulutsuzluk Özlemi – Her Yerde Kar Var
Nilüfer & Feridun Düzağaç – Kavak Yelleri
Nilüfer & Kargo – Yaşamak Ne Güzel Şey
Nilüfer & Mor Ve Ötesi – Dokun Bana
Nilüfer & Vega – Ta Uzak Yollardan
Nilüfer & Model – Şov Yapma
Nilüfer & Manga – Eğrisi Doğrusu
Nilüfer & Zakkum – Agora Meyhanesi
Nilüfer & Çilekeş – Değişir Dünya
Nilüfer & Pinhani – Dünya Dönüyor

Model’den yeni şarkı: “Dağılmak İstiyorum”

Geçtiğimiz yılın en çok ses getiren grubu olan Model, yepyeni bir şarkıyla müzikseverlerin karşısına çıktı! DMC ve Doğulu Productions etiketiyle yayınlanan tekli, “Dağılmak İstiyorum” adını taşıyor. Söz ve müziği Can Temiz‘e ait olan şarkının düzenleme ve prodüksiyonunu üstlenen isim ise Ozan Doğulu. “Dağılmak İstiyorum”, dijital platformlarda da satışa sunuldu.

DikkatMüzik:
Ne ön ne de arka kapakta Model’in resminin yer almamasına ve logodan kapak tasarımına tüm görselliğin şarkıyı yazan, besteleyen ve söyleyen yerine Ozan Doğulu üzerine kurulmasına ise anlam veremediğimize dikkat çekmek istiyoruz!

Editörden / “18.Kral Müzik Ödülleri” (Kısım 1)

90’lı yıllarda Türkçe popun patlaması ile televizyon ekranlarını parselleyen video müzik kanallarının ilklerinden biriydi Kral Tv. Yıllar içinde el de değiştirdi, türlü spekülasyonların konusu da oldu ancak bugünlere kadar geldi. Özellikle Uzanların elindeyken bazı sanatçılara torpil geçildiği, kliplerinin daha çok döndüğü ve dahi her yıl verilen müzik ödüllerinde de bir şaibe olduğu iddiaları sektörün en çok konuşulan konularından biriydi. Yıllar sonra yeniden yapılanan grubun birkaç yıldır daha çok özen gösterdiğini gördüğümüz Kral Müzik Ödülleri’nin bu yıl 18.cisi yapılacak. “Ödül alanların”, hatta “aday olanların” bunu gerçekten hak edip etmediği farklı görüşlerce ne kadar çok konuşulup tartışılsa da, sonuçta uzun yıllardır sürüyor ve bu anlamda geleneksel bir sürekliliği var. Bu ödül gecesinin en eğlenceli bulduğum kısmı ise “nostalji” kısmı olmuştur her zaman. Kimler geldi kimler geçti dedirten, bazen komik bazen hüzünlü sahneler kuşkusuz geceyi izlenir kılıyor…

Önceki yılların aksine bu kez müzikseverlere daha “şeffaf” olmayı seçen grup bu yılki aday adaylarını 2 – 9 Nisan 2012 tarihleri arasında internet sitesinde duyurdu ve bu adayların 50 kişilik uzman jüri, 150 Yerel Televizyon ve radyocuların temsilcilerinden oluşan jüri, MÜYAP Fiziki satış rakamları, MÜYAP Dijital İndirme ve Dinlenme Raporları, Nielsen 2011 Yılı Radyolarda En Çok çalınan şarkılar Listesi, Nielsen Radyolarda şarkıları en çok çalınan sarkıcılar listesi verileri ışığında belirlendiğini açıkladı. 9 Nisan’da sonlanan oylama ile de, her kategoride en çok oy alan 5 isim belirlendi. Bu adaylar, halka SMS ile oylatılacak ve 30 Nisan final gecesinde de jürinin oyları ile birleştirilerek toplamda en çok oyu alanlara ödül verilecek.

Aday adayları listesi için 1 hafta boyunca şu olmamalıydı, bu olmamalıydı gibi türlü dedikodular dolaşmadı değil, sosyal medya bu konudaki twitlerle doluydu. Örneğin şahsen ben, çok kötü sesli olup çok da parlak olmayan şarkılara imza atan birçok ismi ve albümünü, törenin belki de en baş kategorilerinden “En iyi sanatçı”, “En iyi albüm” kategorilerinde gördüğüme çok şaşırdım. Bir de 2011’in başlarında “Meczup” albümüyle çıkan Can Bonomo’nun Video Klip haricinde hiç bir kategoride yer almaması da çok şaşırtıcıydı, -evet, Eurovision ile gündeme belki 2012 başında oturdu ama, “En iyi çıkış”, “En iyi albüm” gibi kategorilerde bırakın aday olma aşamasını, aday adayı olarak bile gösterilmemiş ya da listeye alınmamıştı. Yıllardır yapılan ve kamuoyunun çok daha yakından tanıdığı bir ödül olan “Altın Kelebek” ödülünde en iyi çıkış 2011 ödülünü Bonomo’nun aldığını da mı unuttular acaba? Bütün bunlar bana çok enteresan geldi ve mantıklı bir açıklama bulamadım.

Sonuçta her kategori oylandı, adaylar bir şekilde belirlendi. En çok oy alan 5’er adaya ve nasıl bir şansları olabileceğine gelin yakından bakalım:

EN İYİ ALBÜM :
AJDA PEKKAN – FARKIN BU *****
SEZEN AKSU – ÖPTÜM
NİLÜFER – 12 DÜET
HALİL SEZAİ – SENİ BEKLERKEN
FUNDA ARAR – AŞKIN MASUM ÇOCUKLARI

Çok konuşuldu, çok tartışıldı, hatta taklitleri bile yapıldı. Kimisi sevdi, kimisi de nefret etti. İyi bulan da var, kötü bulan da. Gerçekten enteresan bir farklılık, farklı bir çıkış, ve ciddi bir ‘özgünlük’ten bahsedebiliriz Halil Sezai için.. “Olsun”, “İsyan”, “Sonbahar” ve “Paramparça” gibi şarkıları hem radyoları hem de müzik platformlarını parselledi, müthiş ilgi gördü. Yine de tüm bunlar kanımca Sezai’nin “En iyi albüm” kategorisine değil, “En iyi çıkış” kategorisine yakışacağını düşündürüyor, büyük ihtimalle de öyle olacak. Sezen Aksu‘nun uzun bir süre listelerden inmeyen “Unuttun mu Beni” şarkısı başta olmak üzere “Vay”, “Acıtmışım Canını Sevdikçe” ve “Arkadaş Şarkısını Duyunca” gibi şarkıları ile dikkat çeken “Öptüm” albümü 2011’de iyi bir satış rakamı yakalasa da, bu kategoride en iyiyi alacağını tahmin etmiyorum. Funda Arar’ın “Sen ve Ben” şarkısı yine listelerde kendine yer bulurken şarkının da içinde yer aldığı “Aşkın Masum Çocukları” albümünün önceki çıkışlarını arattığını söyleyebiliriz. Nilüfer‘in Kayahan sonraki dönemindeki en iyi çıkışını yaptığı albüm olan ve eski şarkılarına rock müzisyenleriyle birlikte yaptığı yeni versiyonlardan oluşan albümü “12 Düet” de yine yılın en çok konuşulan ve satan projelerinden biri olsa da, sanıyorum bu kategoride bayrağı Ajda Pekkan‘dan alamayacak ve şansını “En iyi proje” kategorisinde zorlayacaktır. Doğrusu 90’ların sonu ve 2000’lerin başındaki “Best Of” & “Diva” albümlerini saymazsak 1996’dan sonra sıfır kilometre bir şarkı için çok uzun bir sessizliğe gömülen ve 2003 yılında “Sen İste” ile listelere giren Süperstar, iyi bir çıkış sağladığı 3 yıl sonraki “Cool Kadın” albümüyle kendini yenilemişti. Bir sonraki albümü “Aynen Öyle”yi biraz tekrar ve sıkıcı gibi gördüysem de, sanıyorum toparlanma süreci önce “Resim” şarkısı ile başladı, daha sonra da “Farkın Bu”nun da lokomotifi olan “Yakar Geçerim” ile Ajda Pekkan müzik listeleri ve satışlarında yıllar sonra yeniden zirveye oturdu. Şarkının 2011’in en çok dinlenen ve indirilen şarkılarından biri olduğu, sayısal rakamlarla da kayıtlara geçti. Albümde “Heves”, “Arada Sırada” ve “Asla asla deme” gibi başka hit şarkıların da olduğunu hatırlarsak, bu kategorinin kazanmayı en çok hakeden albümü olduğunu söyleyebiliriz.

EN İYİ ERKEK SANATÇI
FERHAT GÖÇER
SERDAR ORTAÇ
KENAN DOĞULU
RAFET EL ROMAN
MURAT BOZ*****

Ferhat Göçer, Serdar Ortaç ve Kenan Doğulu’nun önceki yıllara göre fazla iddialı olmayan çıkışları, 2011’i durağan geçirmelerine neden oldu. Yine dinlendiler, dinlettirdiler, ancak farklı ve alkışlanmayı hak edecek albümlere imza attıklarını söyleyemeyiz. Kenan Doğulu önce “Şans Meleğim”, daha sonra da İskender Paydaş albümündeki “Dr.” şarkısı ile aralarında belki en dikkat çekici olandı ama bu kategoride zirveyi zorlayacak yalnızca 2 isim var. Yıllar sonra “Sevgiye Zaman Ver” albümü ile nihayet iyi bir satış grafiği yakalayan ve özellikle “Direniyorum” şarkısı ile birçok müzik listesinin en tepesinde yer almayı başaran Rafet El Roman, bu kategorinin en güçlü 2 adayından biri. Diğer aday ise hiç kuşkusuz olgunluk albümü diyebileceğimiz “Aşklarım Büyük Benden” adlı 3. stüdyo albümü ile 2000’li yılların erkek popçuları arasında zirveye yerleşen Murat Boz. Albümle aynı adı taşıyan şarkı dışında “Hayat Öpücüğü”, “Geri Dönüş Olsa” ve “Kalamam Arkadaş” gibi hit şarkılarla dinleyiciye ulaşan Boz, bu kategorinin kazananı pekala olabilir.

EN İYİ KADIN SANATÇI
AJDA PEKKAN*****
SEZEN AKSU
FUNDA ARAR
HANDE YENER
DEMET AKALIN

En iyi albüm kategorisinde de yer alan ilk 3 aday dışında bu kategoride rastladığımız Hande Yener, baştan sona Sinan Akçıl‘a boyandığı ve bu konuda bir hayli eleştirildiği “Teşekkürler” albümü ile hem satışta hem de dinlenme oranlarında aradığını bulamasa da, “Unutulmuyor”, “Havaalanı” ve “Teşekkürler” şarkıları ile dinleyiciye ulaştı. Demet Akalın ise önceki albümlerinin aksine çok daha az şarkıyla çıkageldiği 2011 yılında yine de “Sabıkalı” ve “Deliyim” şarkıları ile iddiasını sürdürdü. Ancak bu kategoride ödülü Ajda Pekkan‘ın başka kimseye bırakacağını düşünmüyorum.

EN İYİ GRUP
MFÖ
MODEL*****
SEKSENDÖRT
DUMAN
ZAKKUM

“Hayır Olamaz” ile Seksendört, “Anason” ile de Zakkum grubu gözle görülür bir başarı yakaladı. “Ve MFÖ” albümleriyle çok uzun bir aradan sonra yeniden dinleyiciyle buluşan MFÖ, “Hep Yaşın Ondokuz” şarkısı ile “özlenen” bir geri dönüş yaptı ve albüm Bora Uzer gibi yeteneklerin de katkılarıyla çok sağlam sound ve şarkılar içeriyordu. Duman grubu ise yılı yeni şarkı yapmak yerine “Canlı” adını verdiği bir konser albümüyle geçirdi. Tüm bunları göz önüne almamıza aslında gerek bile olmadan diyebiliriz ki, “Değmesin Ellerimiz” ile başlayan çok başarılı çıkışlarını “Buzdan Şato” ve “Pembe Mezarlık” gibi şarkılarla taçlandıran Model grubu, “Diğer Masallar” adını verdikleri 2. albümleriyle aslında yılın hem en çok dinlenen grubu olmayı başardılar hem de en iyi çıkışlarını gerçekleştirdiler. Bu kategorinin kazananı da muhtemelen onlar olacaktır.

EN İYİ ÇIKIŞ
HALİL SEZAİ *****
SİNAN AKÇIL
BORA DURAN
AYNUR AYDIN
LEVENT DÖRTER

“Gül Senin Tenin” şarkısı ile Bora Duran, “Duvaksız Gelin” ile de Levent Dörter, yılın dikkat çeken şarkılarına imza atarken sıkı altyapılı şarkıları ve Batı vokali ile en Avrupai bulunan Aynur Aydın da kuşkusuz bu kategoride yer almayı hak etmişlerdi. Ne var ki piyasada daha çok besteleri ve aranjeleriyle tanınan ve geçmişte pek çok hit şarkıda imzası da olan Sinan Akçıl‘ın yetersiz sesine karşın şarkıcılığa soyunması 2011’in en “şaşırtıcı” işlerinden biri olarak hafızalara kazınırken fazla ses getirmeyen çıkışı ile bu listede nasıl yer alabildiği şaşırtıcı. Düetlerle ‘kurtarmaya’ çalıştığı albümü “Atma” şarkısı dışında başka da bir hit içermediğinden, bu kategorinin kazananı olmayacağı ve “En iyi çıkış” yapanlarda ipi -en iyi albüm kategorisinde bahsettiğimiz üzere- Halil Sezai‘nin alacağına şüphem yok.

Olcay TANBERKEN (Dikkat Müzik!) 

Diğer kategoriler için:
“18.Kral Müzik Ödülleri” (Kısım 2) >>

Model artık 5 kişi!

‘Diğer Masallar’ adlı 2. albümleri ile gözle görülür bir başarı sağlayan ve geçtiğimiz yılın en popüler grubu olarak tarihe geçen Model grubu artık resmen 5 kişi!

Gruba canlı performanslarda eşlik eden Burak Yerebakan’ın (110, Gökçe, Vega) da katılımı ile vokalde Fatma Turgut, gitarda Okan Işık, davulda Aşkın Çolak, bass’ta Can Temiz olmak üzere bundan böyle 5 kişi olarak yoluna devam edecek olan Model’in yeni resimlerini de Fethi Karaduman çekti.

Önümüzdeki günlerde yeni videoları ile ekranlara gelecek olan grup, geçtiğimiz hafta Avusturya Konsolosluğu’nda Gürcan Keltek yönetmenliğinde ‘Bir Melek Vardı’ isimli şarkılarına 4.kliplerini çekti. Grup ayrıca 31 Mart Cumartesi gecesi Bronx’ta sahne alarak İstanbul’lu hayranlarıyla buluşacak.

Özel Dosya: Dikkat 2011

Bir koca yılı daha geride bıraktığımız ve En İyiler/En Kötüler gibi listelerin havalarda uçuştuğu şu günlerde “DikkatMüzik’in 2011 değerlendirmesi yok mu?” diye soranları daha fazla merakta bırakmayalım dedik ve kendi kalemimizi ele aldık. Elbette unuttuklarımız ya da bu yazıda geçmesini pek de anlamlı bulmayacak kadar önemsemediğimiz işler de çıkmış olabilir, ama işte bu da tamamen kişisel bir görüş yazısıdır nihayetinde. İşte nedenleri ve nasılları ile tüm bir yılın bizce hem en çok dinlenen ve sevilen, hem de övgüyü hak etmeyecek kadar çıta altında kalanlarından derlediğimiz “DİKKAT 2011” özel dosyamız:

2007 tarihli Best-Of’unu saymazsak 6 yıl aradan sonra yeni bir albümle çıkagelen Aşkın Nur Yengi‘nin “Gözümün Bebeği” adlı çalışması, 2011’in ilk sürprizi idi fakat içinde barındırdığı birkaç güzel şarkıya karşın ne yazık ki beklenen çıkışı gerçekleştiremedi. Albümle aynı adı taşıyan şarkı Sezen Aksu’nun albümdeki 2 şarkısından biriydi (diğeri Yasak Elmam) ancak çıkış şarkısı ne bu şarkılar, ne de albüme son anda dahil olan “Ayrı Gayrı” olmayınca albüm de doğrusu biraz güme gitti (Bunda elbette şarkıların düzenlemelerinin günümüzden ziyade 90’lar havasından kurtulamamış olmasının da payı yok değil).

Nilüfer‘in yanına rock müzisyenlerini alıp projelendirdiği “12 Düet”in, Müyap’ın yıl sonu değerlendirmesinde 2011’in en çok satan 3. albümü olması sanatçının Kayahan sonrasındaki döneminin belki de en görkemli albümü olduğunu kanıtlıyor. Büyük ilgi gören Şebnem Ferah düetli Erkekler Ağlamaz dışında Ara Sıra Bazı Bazı ve Aşk Kitabı düetleri de albümden kliplenen 3 şarkı oldu. Bizim için albümün en güzel ve öne çıkmayı kesinlikle hakeden 2 şarkısı ise Cingi‘den Unut Gitsin ve Rashit ile olan Uzak Dur Ateşimden düetleriydi.

2011’in “Divaların yılı” diye nitelenmesi boşuna değil! Önce Nilüfer‘in, ardından Sezen Aksu, Nazan Öncel ve Ajda Pekkan‘ın arka arkaya çıkardığı albümler en çok müzik yapımcılarını güldürmüş olmalı. Sezen Aksu’nun “Öptüm”ünün çıkış parçası “Unuttun mu Beni” ilk kez Kral Tv Müzik Ödülleri’nde dinleyiciyle buluştuğunda herkesi mest etmeye yetmiş ve artmıştı bile. Albümün yayınlandığı sonraki günlerden itibaren birkaç ay boyunca radyolarda epeyce çalan şarkının ardından albümün bir diğer slow hiti “Vay” kliplendi. Bu 2 şarkı dışında özellikle Arkadaş Şarkısını Duyunca ve Acıtmışım Canını Sevdikçe, Sezen Aksu’nun kredisinin dinleyicinin kalbinde asla bitmeyeceğinin en açık ve en gerçek kanıtları gibiydi. Yılın son aylarında gelen Remix albümü de, Öptüm’ü yeni yıla taşıyacağa benziyor.

Nazan Öncel‘in “Hayvan” adlı albümü, farklı kapağı ve çıkış şarkısı Normal’in içinde geçen sözleriyle adından söz ettirmeyi başardı. Albümde özellikle Böyle Konuşma ve Beni Bu Koca Şehirde Yalnız Bırakma gibi şarkılar dikkat çekti. Ajda Pekkan‘ın “Farkın Bu” albümü ise yıl sonu satış rakamları listesine göre yılın en çok satanıydı. Bunda hiç kuşkusuz Tarkan düeti Yakar Geçerim‘in büyük payı var. Arada Sırada şarkısı da epeyce ilgi görse de, kendi adıma albümün bundan çok daha fazlası olduğunu ve Asla, Yine Tek ve Heves gibi başka iddialı parçaları da içerdiğini söylemem gerekiyor. Belki eski albümlerinin tadını yine bulamayanlar olabilir ama Süperstar’ın 2000’lerdeki en iddialı çıkışı sanıyorum bu kez oldu. Çok yakında albümün -yeni bir şarkı ilavesiyle- remixleneceği duyuruldu.

Tarkan demişken, 2010 çıkışlı bereket dolu albümünün bu yıl da meyvelerini yemeye devam eden sanatçının Ajda Pekkan dışında Bülent Ersoy‘la olan düeti Bir Ben Bir Allah Biliyor’u -çok çalınıp hit olduğunu söyleyemesek de- yılın konuşulan şarkılarından biriydi. Aynı kategoride sayabileceğimizden bu paragrafta bahsini geçmeden olmaz diyerek Sibel Can ve Ebru Gündeş albümlerinin de satış rakamlarının çok iyi gittiğini ve fakat bunun şarkı popülariteleriyle ne kadar örtüştüğünü bilemediğimi belirtmek isterim.

SiNGLE BEREKETİ

Yoksa 45’lik modası geri mi dönüyor? 2011 gösterdi ki yıllar sonra müzik piyasası ‘single’ kavramına daha çok ısınmaya ve bu akıma geri dönmeye başladı. Gülben Ergen ve Mustafa Sandal düeti Şıkır Şıkır -her ne kadar sonrasında biraz olaylı da olsa- yılın en çok dinlenen şarkılarından biri olmayı kesinlikle başardı. Gülşen bu yılı 2 single ile geçirdi ve oldukça ses getiren şarkılara imza attı. Önce Yeni Biri ile yazı karşıladı, sonrasında Sözde Ayrılık ile daha da büyük başarı yakaladı. Bugüne dek birçok hit şarkıda imzası bulunan Fettah Can, bu kez kendi sesiyle çıktı karşımıza ve Sana Affetmek Yakışır parçası büyük ilgi gördü. Burcu Güneş‘in Eflatun imzalı Oflaya Oflaya şarkısı, yılın son aylarında Türk popuna bomba gibi düşerek oldukça sevildi. Bir Tv reklamında geçen Hayat Paylaşınca Güzel şarkısı ile ilgili olarak başı epey ağrıyan Nil Karaibrahimgil‘in yılın ilk yarısında yayınladığı “Hakkında her şeyi duymak istiyorum” single’ı fena gitmedi. Kenan Doğulu da Şans Meleğim şarkısıyla bu yılı “single” geçirenlerden oldu. Şarkı sevilmiş ve tutulmuş olmalı ki, Doğuş grubuna geçen Star Tv’nin de yeni tanıtım şarkısı olarak popüler müzik tarihimizdeki -iyi midir kötü müdür bilmem- yerini aldı.

NOSTALJİYE 2011’DE DE DEVAM

Candan Erçetin 60’lı ve 70’li yıllardan derlediği nostalji albümüyle yine bir -ses getirmeyen ama şanı devam ettiren- “ara albüm” yaptı. Işın Karaca‘nın ilki büyük ilgi gören Arabesque albümünün ikincisi Geçmiş Bize Yakışıyor alt başlığı ile yayınlandı ve satışı iyi gitti. Ümit Sayın‘ın, “Söz-Müzik Ümit Sayın” adıyla gerçekleştirdiği bir nevi Best-Of’unda en çok Tarkan ile olan Gitme düeti sevildi. Yılın son aylarında yayınlanan Pınar Aylin‘in “Hit 70’ler”i ise özellikle altyapılarının başarısı ile çıta üstü bir albümdü fakat eski şarkılar tekrar tekrar o kadar çok söylendi ve çalınmıştı ki artık, Pınar Aylin’in bu albümü ne yazık ki beklenen çıkışı gerçekleştirmekten biraz uzak kaldı. Bu bölümle ilgili son bir not: Sevinmemiz lazım, çünkü 2011’de Göksel bir nostalji albümü daha yapıp işi Muazzez Ersoy tatsızlığına sürüklemeden kıvamında bıraktı:) 2012’nin ilk aylarında yayınlanacak yeni albümünde yepyeni Göksel şarkıları duyabileceğiz. Geçen hafta yayınlanan Acıyor‘a bayıldım mesela.

“İYİ Kİ DİNLEDİK”

Teoman‘ın müziği bıraktığını açıkladığı yıl olarak kayıtlara geçen 2011 Teoman hayranlarını üzse de, sanatçının -şimdilik- kapanış albümü en az ilk albümleri kadar iyiydi. “Aşk & Gurur” adlı albüm yalnızca yılın değil, tüm zamanların da en iyi Türkçe albümlerinden biriydi. Bana Öyle Bakma, Tek Başına Dans, İstanbul’da ve Romantik gibi son derece başarılı şarkılar içeren albüm, Teoman’ı müzikten anlayanlar için kariyerindeki inişli çıkışlı dalgalanmalardan sonra- yeniden ve bir kez daha göklere çıkarmaya yetti.

Kuşkusuz yılın en çok dinlenen ve sevilen şarkısı hangisi oldu diye tek bir soru sorsalar ve tek bir yanıt arasalar cevabım çok basit ve net olurdu: Gökçe‘nin Tuttu Fırlattı‘sı. Gerek radyoda gerekse bütün yaz çaldığım partilerde insanların en çok coştuğu parça gözlediğim kadarıyla buydu.

2 yıl önce yayınlanan ilk albümleri ile pek iyi bir çıkış yakalayamayan Model grubu için 2011 altın bir yıldı desek yanlış olmaz. “Diğer Masallar” albümünden Değmesin Ellerimiz şarkısı yılın en çok çalınan radyo hiti olmakla kalmadı, gruba da şöhret kapılarını çok cömertçe açtı. Vokalist Fatma’nın yer yer Özlem Tekin’e öykündüğü eleştirileri ya da Değmesin Ellerimiz‘in Beyonce’in Hello şarkısına olan benzerliğinin  sosyal medyaya konu olması gibi olumsuzluklar grubun başarılı çıkışının önüne geçemedi. Buzdan Şato ve Pembe Mezarlık şarkıları da albümün diğer hitleri oldu.

Murat Boz‘un olgunluk dönemine oldukça yaklaştığı albümü olarak sayabileceğimiz “Aşklarım Büyük Benden” albümü, aynı adlı parça dışında Hayat Öpücüğü, Geri Dönüş Olsa ve Kalamam Arkadaş gibi birden fazla hit şarkı çıkararak yılın en sevilen çalışmalarından biri oldu. Bu da elbette Türk pop müziği erkekler liginde Boz’u daha da yukarıya, listenin tepesine yakın bir yerlere taşımaya yetti.

İskender Paydaş‘ın “Zamansız Şarkılar” albümü, 2011’in en iyileri arasına girmekle kalmadı, 2012’de de adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Özellikle Mustafa Ceceli‘den Sensiz Olmaz ki‘nin büyük ilgi gördüğü albüm, Kar Beyaz, Tavla, Bu Aşk Fazla Sana ve Arapsaçı gibi hit şarkıların yepyeni versiyonlarının yanısıra Yeni Aşk şarkısıyla Yılmaz Kömürcü gibi bir yeteneği de bizlerle buluşturuyor.

Zeynep Dizdar‘ın Uyandırma şarkısı ve Betül Demir‘in Hop Dedik şarkıları bu yılın en iyi Türkçe pop şarkılarındandı ve daha fazla ilgiyi kesinlikle hak etmişlerdi. Tıpkı Marcus Miller’ın Blast şarkısına yazdığı Türkçe sözlerle Oynama diyen Yıldız Tilbe gibi. “Sözyaşlarım” albümü ile geri dönen Deniz Seki’nin Suya Hapsettim‘i ve Bendeniz‘in Bendenizler adındaki Best Of/Remix albümünden O Biliyor şarkısı da sevdiklerim arasındaydı. Bu yıl tanıdığımız bir isim olan Bora Duran‘ın da Gül Senin Tenin şarkısı epeyce çalındı bu sene. Sibel Tüzün‘ün “Saten” albümünden geçtiğimiz ay kliplenen Maalesef şarkısı da yine bu yılın en sevilenlerinden biri olmayı başardı. Yine bu yıl içinde kliplenen Sertab Erener şarkısı Bir Çaresi Bulunur’u da geçmeden edemeyeceğim.

2011’in bize kazandırdığı yeteneklerden biri olan Aynur Aydın‘ın albümü de övgüyü hakedenlerdendi. “12 Çeşit La La La” adını verdiği albümün çıkış parçası Yenildim Daima, yüzü tümüyle batıya dönük alnı açık gerçek bir pop şarkısı. Aynur Aydın da sıkı vokaliyle önümüzdeki yıllarda da adından söz ettireceğe benziyor.

“NE GEREK VARDI?”

Geçen yıl çok başarılı bir albüme imza atan Ozan Doğulu, bu kez “130 Bpm Allegro” albümü ile çıkageldi fakat doğru dürüst hit şarkı içermediği için ilk albümün gölgesinde kaldı. Alişan & Demet Akalın düeti Melekler İmza Topluyor‘un her 2 isme de bir faydası ne yazık ki olmadı. Hadise bu yıl yayınladığı albümünden Gülşen imzalı Süpermen şarkısı ile iyi bir çıkış yakalasa da, Burjuva ya da Aşk Kaç Beden Giyer gibi fazla da iddialı olmayan şarkılarla bu çıkışı devam ettiremedi (Kendi fikrime göre bu kızın İngilizce şarkıları beste olarak da söz olarak da her zaman daha güzel ve başarılı olmuştu. Tarzından ödün vermek ve Türk pop müziğinin acımasız çarkları içinde harcanmak istemiyorsa kesinlikle yabancı şarkılar söylemeye devam etmelidir kanımca).

Ömür Gedik ve Sinan Akçıl gibi aslında şarkı söyleme konusunda pek de iddialı olmayan isimlerin de albüm yaptığı bir yıldı 2011 (Özellikle Sinan Akçıl ve Soner Sarıkabadayı gibi iki müzisyenin -bazı başarılı şarkıları olmasına karşın- şarkıcılık yönleriyle müzik dünyasında bu kadar geniş yer tutabilmeleri, sesi iyi olup da müzik piyasasında kendine şans tanınmayan onca insana ayıp değil de nedir?).

Apayrı albümü ile girdiği yoldan çok hazin bir manevra ile çıkarak bundan sonra inişli çıkışlı bir yol çizmeye başlayan Hande Yener‘in geçen yılki albümünden Sopa ve Bodrum gibi başarılı hitlerle hasbel kader toparlanan kariyerinin yeni sayfası, baştan sona Sinan Akçıl şarkıları ile dolu albümü “Teşekkürler” oldu olmasına ama bu Teşekkürler’in kime olduğunu müzikseverler çözemedi. Başta Havaalanı olmak üzere albümün yarısından çoğu hit olamayacak kadar kötü şarkılar ile doluydu ve yaz aylarında dijital single olarak yayınlanan Bana Anlat gibi son derece güzel bir şarkı bile albümü kurtarmaya yetmeyecekti.

EUROVISION

2011’e girdiğimiz dakikalarda sürpriz şekilde Eurovision temsilcilikleri açıklandığında çoğunluğun dumur olduğu Yüksek Sadakat grubunun şarkısı “Live it Up” müzikalite olarak iyi olsa da, Dusseldorf sahnesinde beklenen etkiyi ne yazık ki yaratamadı. Şovun ve görselliğin zayıflığı da işin içine girince Türkiye, -yarışma yarı finalli sisteme geçtiğinden beri- tarihinde ilk kez finale kalamadı. Grup ise erteledikleri “Renk Körü” adlı yeni albümlerini yılın sonlarına doğru yayınladı ve Eurovision şarkısını da Parti Çocuğu olarak Türkçeleştirdi.  Geçen yıl  aldıkları 2.cilikle göğsümüzü kabartan maNga, bu yıl yurtdışında yayınladıkları “Fly  To Stay Alive” adlı single’ı ile olumlu eleştiriler aldı.

Yılın son günlerinde ise Eurovision yine müzik gündemimizdeydi ve bu kez iddialar Kıraç üzerine yoğunlaşmıştı. Katıldığı bir radyo programında bunu yalanlamayan sanatçı ne var ki ilerleyen günlerde bu iddianın asılsız olduğunu ve TRT’den resmi bir teklif almadığını söyleyecekti.

ROCK / ALTERNATİF DÜNYASI

2011, Rock ve alternatif müzik dünyasında da iyi şarkılara sahne oldu. Yukarıda saydığım Model şarkıları dışında, Seksendört grubunun Hayır OlamazGece grubunun Ben Öldüm şarkıları, Can Bonomo‘nun yükselişi, Neyse grubu, Bedük‘ün “Ful” albümü ve teknolojinin sınırlarını zorlayan yenilikçi tarzı, Multitap‘in yeni albümü, Çiğdem Erken ve Mehtap Meral‘in çıkış albümleri geçtiğimiz yılın takdirlik çalışmaları olarak kayıtlara geçti.

Yılın en sessiz ama iddialı çıkışı Mabel Matiz‘in aynı adlı albümü oldu. Genç müzisyen daha bu ilk albümünde başta Arafta olmak üzere her biri diğerinden güzel olan şarkıları ile özellikle sosyal medyanın büyük ilgi ve desteğini kazandı. Yılın son aylarındaki Halil Sezai  patlamasına ise hem şaşıranlar hem de sevinenler oldu. İsyan şarkısı ile bir anda rekora koşan müzisyen, farklı tarzı ile ilgi uyandırdı. Öykü & Berk ikilisinden Öykü Gürman, “Bir Başka” albümü ile iyi bir solo kariyer adımı attı. Kıraç, “Derindekiler” adındaki yeni albümünü 3 boyutlu ve interaktif DVD şeklinde sunarak bir ilke imza attı.

Yıllar sonra “Ve MFÖ” adında yepyeni bir albümle evlerimize giren Mazhar Fuat Özkan, bu kez yanlarına Bora Uzer gibi alanında çok iyi genç isimleri de almıştı. Hep Yaşın Ondokuz şarkısı ile çıkışı yapılan albümde Yamuk mu Var, Sorma ve Bu Aşk Olur mu gibi övgüyü hak eden MFÖ şarkıları yer aldı.

Olcay Tanberken
(Dikkat Müzik!)

16 sanatçıdan “İzmir Marşı”

Türkiye’de özel radyolar en son Van Depremi’nde iyi bir dayanışma ve yardımlaşma örneği sergilerken, Cumhuriyet’in 88. yılını kutladığımız geçtiğimiz hafta Süper FM özel bir projeye imza attı. Türk pop ve rock müziğinin 16 sanatçısı “İzmir Marşı” için bu projede buluşurken müzik tarihimizde benzerine az rastladığımız bir dayanışma örneği sergilediler. İzmir Marşı’nı Cumhuriyet’in 88. yılında yeniden yorumlayan 16 isim şöyle:  Fettah Can, Model, Tan, Emre Aydın, Gökhan Türkmen, Giripin, Yonca Lodi, Nev, Zara, Özgün, Berkay, Seksendört, Levent Dörter, Kolpa, Gece Yolcuları ve Mustafa Ceceli.

İşte o video:

“Çok ses, tek yürek” oldular!

(RADİKAL) Van’da meydana gelen deprem sonrası müzisyenler en iyi yaptıkları şeyi, ürettikleri müziği arkalarına alarak Van’a destek için KüçükÇiftlik Park’ta bir araya geldi. ‘VAN İÇİN ROCK’ konseri, Demir Demirkan, Emre Aydın, Feridun Düzağaç, Kurban, Model, Duman, Mor ve Ötesi, Moğollar, Mor ve Ötesi, Ogün Sanlısoy, Redd, Şebnem Ferah ve Yüksek Sadakat’in de dahil olduğu 40 sanatçının ücretsiz olarak katılımıyla, 30 Ekim 2011 Pazar günü saat 11.00 – 00.00 saatleri arasında Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşti. Konserin açılışını Hayko Cepkin, kapanışını Şebnem Ferah yaptı.

Konser 12 saat boyunca sürdü. Tüm gün boyunca DreamTV‘den canlı olarak yayınlanan konserde toplam 40 grup/isim sahne aldı, 584 gönüllü çalıştı. 20 TL’den toplam 14 bin adet bilet satıldı, 10 bin kişi konseri izledi. Rock severler yardım konseri için bir gece önceden alan önünde bekledi. Medya, televizyon ve müzik dünyasının ünlü isimleri; Okan Bayülgen, Banu Güven, Erdem Yener, Ferman Akgül (Manga), Kaan Sezgin(Sezyum), Metin Uca ve Yekta Kopan tarafından ROCK yazıp 2868’e SMS atılarak bağış toplama çağrısında bulunuldu. Gün boyunca 20 bin’e yakın SMS gönderildi. Konserden 500 bin TL’lik yardım toplandı. Konserin tüm geliri, Van’da bir ilköğretim okulu yaptırmak için kullanılmak üzere TÜRK KIZILAY’ına aktarıldı.

Küçükçiftlik Park’ta gerçekleşen konsere sanatçılar dahil katılımcılar, Van’a göndermek istedikleri malzemeleri getirdiler. Alanda toplanan tüm malzemeler Şişli Belediyesi ekipleri tarafından Van’a ulaştırılmak üzere ayrıştırılıp paketlendi. Gün boyunca 4 TIR dolusu yardım toplandı. 4 TIR Van’a yardımları ulaştırmak için yola çıktı.

 

KONSERDEN KISA KISA

• Etkinlikte 40 grup/isim, toplam 280 müzisyen sahne aldı.
• İlk 24 saatte 6.000 bilet satıldı.
• 3. günün sonunda 12.500 bilet tükendi.
• Tüm gün boyunca Dream TV ve Joy Türk konseri canlı olarak yayınlarken, konser günü reklam gelirlerinin tamamı Kızılay’a bağışlandı.
• Alana konser veren sanatçılar dahil, tüm ekipler bilet alarak girdi.
• Konserde 584 kişi gönüllü çalıştı.
• Kısıtlı zaman olduğu için sahne alamayan yüzlerce müzisyen ve sanatçı konser günü Küçükçiftlik Park’ta bulunarak desteklerini gösterdi.
• Konser sırasında katılımcıların getirdikleri yardım malzemeleri toplanarak 4 TIR dolusu yardım Van’a gönderilmek üzere hazırlandı.(radikal.com.tr)

“Van İçin Rock!” zamanı!

Türkiye, Van’da meydana gelen 7.2’lik depremin yaralarını sarmaya çalışırken, rock dünyası da birlik olup para almayacakları bir yardım konseri ile sevilen şarkılarını bu kez Van’da yardıma ihtiyacı olan depremzedeler için söyleyecek. Şebnem Ferah, Moğollar, Redd, Mabel Matiz, Mor ve Ötesi gibi isim ve grupların sahne alacağı ve tüm gelirinin Kızılay’a bağışlanacağı “Van için Rock” yardım konserleri, 30 Ekim Pazar günü İstanbul Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilecek. Organizasyonun duyurusu şöyle:

“23 Ekim günü Van’da meydana gelen deprem sonrası çok sayıda yurttaşımız hayatını kaybetmiş, bir çoğu da evsiz kalmıştır.

Biz müzisyenler olarak, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu bu ortamda, en iyi yaptığımızı düşündüğümüz şeyle yani ürettiğimiz müziği arkamıza alarak Van’a destek için bir araya geliyoruz.

Onlarca sanatçı ve kurumun koşulsuz olarak katılımıyla gerçekleşecek olan ‘VAN İÇİN ROCK!’ toplu konseri, 30 Ekim 2011 Pazar günü (bu Pazar) Maçka Küçükçiftlik Park’ta yapılacaktır.

DreamTV‘den canlı yayınlanacak olan konserin tüm geliri TÜRK KIZILAY’ı vasıtasıyla “sadece” Van’a aktarılacaktır.

Katılımı Kesinleşen İsimler: 4×4, Aslı, Aylin Aslım, Ayşe Saran- Murder King, Can Bonomo, Cem Köksal, Çilekeş, Demirhan Baylan, Demir Demirkan, Dilemma, Duman, Direc-t, Emre Aydın, Ete Kurttekin, Feridun Düzağaç, Foma, Gece, Gece Yolcuları, Gripin, Haluk Levent, Kurban, Mabel Matiz, Malt, Marsis, Melis Danişmend, Model, Moğollar, Mor ve Ötesi, Multitap, Ogün Sanlısoy, Özge Fışkın, Pamela, Redd, TNK, Yüksek Sadakat, Şebnem Ferah

Konser ile ilgili gelişmeleri http://twitter.com/vanicinrock adresinden takip edebilirsiniz!

Model’den “çalıntı” iddiasına açıklama

Son dönemde çıkan en iyi gruplardan biri olarak herkesin övgüyle bahsettiği ve çok uzun bir süredir gerek müzik listelerinden gerekse radyo playlistlerinden inmeyen şarkıları ile kısa sürede hatırı sayılır bir hayran kitlesi kazanan genç rock grubu Model, şu sıralar bir “intihal” dedikodusu ile müzik kulislerinin en çok konuşulanları arasında. “Değmesin Ellerimiz şarkısı çalıntı mı?” iddiaları uzun bir süre gündemi meşgul edeceğe benziyor..

Müzikseverler ise bu konuda ikiye ayrılmış durumda. Youtube’da söz konusu 2 şarkının montajından oluşan kolaj videosunu izleyenler bu benzerliğin bir tesadüf olamayacağını düşünürken, kimisi de şarkıların ayrı ayrı dinlenildiğinde bir benzerliğin olmadığını düşünüyor.

Sevilen şarkıları “Değmesin Ellerimiz”in Beyonce’un “Hello” şarkısına benzediği iddiaları 3-4 gündür başta Twitter olmak üzere sosyal medyayı epeyce meşgul ederken, son olarak “Karadut” şarkılarının da No Doubt’ın “Hello Good” şarkılarına benzediği iddia edildi. DMC’den Samsun Demir, twitter mesajında iddiaları araştıracaklarını ve konuyu meslek birlikleri ve uzmanlarca değerlendireceklerini söylerken, Model grubu da açtıkları bir sayfa ile açıklama yaptı. (Açıklamayı yazının sonunda bulabilirsiniz)

“Değmesin Ellerimiz” söz ve müzik Can Temiz’e ait. Beyonce‘nin 2008 tarihli “I Am… Sasha Fierce” albümünde yer alan “Hello” isimli şarkı ise Beyonce, Ramon Owen, David Quinones ve Evan Bogart imzası taşıyor.

http://www.youtube.com/watch?v=AB7VnF-_RH4    Beyonce – Hello
http://www.youtube.com/watch?v=r38flbnJs1I    Model – Değmesin Ellerimiz

http://www.youtube.com/watch?v=pvE3ZiES … e=youtu.be    Model – Karadut
http://www.youtube.com/watch?v=QtTj4cra … e=youtu.be    No Doubt – Hella Good

 

Şimdi…

Kısa keseceğim. Zira çoğu kişinin aksine biz ortada çok fazla konuşmaya değer bir şey göremiyoruz.

Kaç gündür eli maharetli, hin fikirli, kötü kalpli bir arkadaşımızın hazırladığı eğlenceli bir video sebebiyle hepberaber mütemadiyen vakit harcıyoruz. Şu saate kadar hiçbir şey söyleme gereği duymadık. Bu ilk uğraştığımız iftira davası değil. Bu tecrübelerle, bu tip polemiklerin geçmesini beklemenin her zaman daha sağlıklı sonuç verdiğini gördük. Gel gelelim bu kez işin içine “abi” dediğimiz hatta bazılarına “arkadaş” dediğimiz, saygı duyduğumuz, sözüne değer verdiğimiz insanların bile agresif tavırlarını görünce oldukça üzüldük. Bunlar da yetmezmiş gibi gördük ki sükunetimiz ve ağırbaşlılığımız, verecek bir cevabımız yokmuş gibi bir algıya yol açmaya başladı. Yine çok sevdiğimiz bir abimizin sözüyle özetlemek gerekirse, “zerafetimiz, zaafiyet sanılmaya” başlandı.

Mevzu bahis videoyu ilk izlediğimde gerçekten çok şaşırdığımı/şaşırdığımızı gizlemeyeceğim. Şarkının bestecisi ve söz yazarı olarak gerçekten çok etkilendim. Benim çok sevgili Beyonce ablamızın haberimin dahi olmadığı “Hello” şarkısı nasıl olur da benim bir gece evde tek başıma oturup yaptığım bir şarkının “aynısı” olabilirdi? Lakin her aklı başında insanın tepki vermeden önce yapması gerektiği gibi kısa süre sonra Beyonce’un “Hello” adlı şarkısının “tamamını” baştan sonra dinleme gereği duydum. O zaman işin özünü anlayabildim. Şarkının gerçekten “Değmesin Ellerimiz”e oldukça benzeyen tarafları vardı. Videoyu editleyen maharetli arkadaşımız o kadar güzel bir kolaj yapmıştı ki bu “çok benzer” iki mezuru alıp gerisini “Değmesin Ellerimiz” kısımlarıyla tamamlamak ve bu sekansları sürekli tekrar ettirmek suretiyle sanki Beyonce’un şarkısının tamamı, “Değmesin Ellerimiz”in tamamının “aynısıymış” gibi gösteriyor ve ortadaki benzerlik durumu bazı değerli arkadaşlarımızın “hırsızlık” iddiasında bulunmasına sebep oluyordu.

İnsanlar gerçekten 2000’li yılların en popüler beş şarkıcısından birinin şarkısından “arak” yaparak hit yaratacağımıza ve yakalanmayacağımızı düşünecek kadar saf olduğumuza inanmak istiyordu.

Açıkçası bu tip bir suçlama beni pek etkilemedi.

Çünkü ben o şarkıyı yazarken neler yaşadığımı biliyorum. Nasıl bir acı çektiğimi biliyorum. Uzun uzadıya süren ve hayatımı, enerjimi sömüren bir ilişkinin ardından, hala içimdeki aşkı hissede hissede ayrılık kararı vermenin acısını yaşadığım o gecede sesimi aşık olduğum kıza duyurmak için yazdığım şarkının kime ait olduğunu biliyorum. O şarkıyı yaptıktan sonra grup arkadaşlarıma, çocukluk arkadaşlarıma, aşık olduğum kıza nasıl bir gururla dinlettiğimi biliyorum. Ve takip eden aylarda, prodüktörümüze, menajerimize, plak şirketimize ve en sonunda da aynı acıyı yaşamış milyonlarca insanın beğenisine sunarken yaşadığım/yaşadığımız gururu biliyorum. Bütün bu gururu da bir tesadüf ve benzerliğin akıllıca ve planlı bir şekilde işlenerek dönüştürüldüğü cadı avı uğruna bir kenara atacak değilim/değiliz. Buna ben müsade etsem, her gece şarkıyı beraber bağıra çağıra söylediğimiz onbinlerce insan müsaade etmez. Eğer artık bu şarkıyı çalıp, söylerken en ufak bir çekince yaşadığımızı da düşünen varsa derhal bu kötücül düşünceyi kovsun kafasından. Çünkü artık “Değmesin Ellerimiz”i çok daha büyük bir gururla çalıp, söylüyoruz. Çünkü müzik asılsız polemiklerin tüketebileceğinden çok daha büyük ve önemli bir şey bizim için.

Bunun yanında evet, profesyonel incelemeler, hukuki başvurular pazartesiden itibaren başlayacak. Meslek birliğinden “benzerlik” durumu ile ilgili profesyonel görüş ve rapor alınacak. Bu süreçleri de her zaman kamuoyuyla paylaşırız merak etmeyin. Ama bunlar, müzisyen olarak, bizi çok da ilgilendiren konular değil.

Biz de yorulmuş veya yıpranmış değiliz asla. “Değmesin Ellerimiz,” bizim ne tek, ne de “en iyi” şarkımız. Zaten kısa bir süre sonra, radyolarda şimdiden yükselmeye başlamış olan “Pembe Mezarlık” şarkımızın video klibi yayına girecek ve bu konuşulanlardan geriye sadece küller kalacak.

Bu yazıyı da yazmamın ve yayınlamamızın sebebi asla bu polemiği yaratan ve “hırsızlık” iddiasını savunan insanlara cevap vermek değil. Ve biliyoruz ki bu insanlar ne bu yazıdan sonra ne de hiçbir zaman susacak ve geri çekilecek değiller.

Benim şarkı yazmama ve MODEL grubunun müzik yapmaya başlamasına ve devam etmesine sebep olan en büyük şey, her birimizin içindeki, o müzik aşığı çocuk. Gerçekten, notalarında mısralarında kendine dair bir şeyler bulduğu ve en güzel, en kötü zamanlarını paylaştığı müziğin peşinden gidip ona inanan saf duygularla bezenmiş çocuklar. Şimdi biz o müziği üreten insanlar olduk ve bizim eskiden hayran olduğumuz gibi bize hayran olan çok fazla sayıda insan var. Ve eminim tüm bu spekülasyonlar ve kuyruğunu kovalayan kedi oyunları, o içinde sadece güzel müziğe duyduğu sevgiyi barındıran çocuğun aklını çok karıştırdı ve çıkıp bizden beklediği cevabı vermemizi istiyor. İşte bu, o cevabın yazısıdır. Gerisi gerçekten –gerçekten- hiç mi hiç, umurumuzda değil.

Sonuç olarak,

Değmesin Ellerimiz şarkısının sözlerini ben yazdım.

Bestesini ben yaptım.

Düzenlemelerini MODEL olarak hepberaber yaptık.

Tutulsun diye yapmadık. Ama tutuldu.

Ve evet, “Hello” isimli şarkıyı da ilk kez bu durum vesilesiyle duydum/duyduk. İnanmak ya da inanmamak tamamen sizin takdirinizdir. Ve bizim bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

Hepinizi, hala ve her şeye rağmen sevgi ve muhabbetle kucaklayan

MODEL grubunun her bir üyesi adına,

Can Temiz