Röportaj: Nükleer Başlıklı Kız

Nukleer-Baslikli-Kiz-Gonullu-Kole-300x300Nükleer Başlıklı Kız’ın hikayesine en başından başlamak istiyorum.
Sizlerle aslında 2005 – 2006 yıllarında ben Radyo Klas’ta İrem’le Rock programını yaptığım dönemde tanışmıştık. O dönem de program içerisinde albümsüz gruplara da yer veriyordum ve sizlerden biri bana ulaşıp ilk albümünüz içerisinde de yer alan “Zor “ şarkınızı yollamıştınız. O dönemde aldığım en başarılı demo kayıt sizden gelmişti ve hala aklımın bir köşesinde aynı zamanda da arşivim de yer almaktadır.

NBK: A a acaba kim göndermişti çok merak ettim ama süpermiş, iyi ki göndermiş :))

İrem Ezgimen: Bizlere “Nükleer Başlıklı Kız” ı tanıtır mısınız?

NBK: Bizim hikayemiz 2005’in son aylarında başladı. Üniversite yıllarında kurulduk.. İlk başladığımızda 5 kişiydik daha sonra eleman değişiklikleri falan derken en son 2009’da Tansel girdi devreye ve  2 kişi olarak devam ettik gruba.. Hiç zaman kaybetmeden albüm için besteleri tamamlamak için işe koyulduk.. Tabi ondan önce yaşanan 4 yıl içerisinde, yarışmalarda kazanılan bir 1.’lik oldu, birinde de dereceye girdik.. Yani  şu anda 2 albüm yapmış 2 kişilik bir grup olarak hayatına devam eden bir grup Nükleer Başlıklı Kız..

İrem Ezgimen: İlk albümün hazırlık dönemini ve çıkışını anlatır mısınız?

NBK: 2. albümümüzde de olduğu gibi ilk albümde de her şeyi kendimiz üstlendiğimiz için tabii sancılı ve uzun bir donem geçirdik ama şanslıyız ki her zaman albüm yapım süreçlerinde yanımızda olan iyi müzik prodüktörleriyle çalışıyoruz mesela 1. albümde Volkan Başaran vardı, 2.  albümde de Volkan Yırtıcı hep yanımızda oldu.
Albümün bitmesi 2 seneye yakin bir zaman aldı yani aslında 2009’un başında Tansel’le albüm için işe koyulduk ama 2010’un son aylarında albümü çıkarabildik.. Tabii piyasaya çıkışı başka bir sancılı dönem, artik eskisi gibi müzik şirketleri yok. Öyle büyük yatırımlar yaparak yeni isimlerin önünü açma riskine giremiyorlar, o yüzden birazcık armut piş ağzıma düş olayları var. En sonunda “Gişe Organizasyon” ve Favela Records”la anlaştık. Ayni sancılı süreçleri 2. albümümüz “ Gönüllü Köle” de de yaşadık ama en sonunda “hiç olmaz, bizimle ilgilenmezler!” diye baktığımız piyasanın en büyük yapım şirketlerinden biri olan DMC ile anlaştık. İlk görüşmeden itibaren olumlu yaklaşmışlardı, çok şaşırmıştık ve daha sonrasın da arayıp bu albümü basmak istediklerini söylediler ve albüm  DMC ‘den çıktı. Bizim için çok büyük mutluluk ve şans tabi..

İrem Ezgimen: Bu sorum açıkcası biraz şahsi olacak ama yinede merak ediyorum :D İlk albümünüz de bulunan “ Eğer İstersen” şarkısı ile tanışmam biraz ilginç oldu… Fakat o şarkının benim hayatımda önemli bir yeri ve güzel bir hikayesi var. Sizden bu şarkının gerçek hikayesini öğrenebilir miyiz?

( Meğerse şarkının gerçek hikayesi, klibinde gerçek hikayesi çıktı!.. )

NBK:  Aslında şarkinin hikayesini klipte de anlatmaya çalıştık ama ne kadar başarılı olduk bilemiyorum. Hikaye şöyle; Birbirini çok seven iki samimi arkadaş; erkek çok çapkın sürekli başka kızlarla, ama kız çaktırmamaya çalışsa da aslında yakın arkadaşı olan bu erkeğe aşık ama bir türlü itiraf edemiyor ve erkeğin çapkınlıklarını izliyor ve bir yandan acı çekiyor.  Erkek her ayrıldığı kızdan sonra gelip bizim kıza dert yanıyor ve bizim kız da hep bunu dostça teselli etmek zorunda kalıyor ama sonunda kız isyan ediyor “bir de donup geriye baksan da yanında hep kim vardı bir görsen, hem senin bu geçici acıların hem de bu benim bilmece gibi yıllardır yaşadığım acılar bitse” diyor. :))

İrem Ezgimen: İlk albümde de çok güzel şarkılarınız vardı ikinci albümde de aynı şekilde çok keyifli ve güzel  sözler ve müzikalite de nelere dikkat ediyorsunuz?

NBK: Çok teşekkür ederiz:) Samimiyete, yeniliğe, sounda dikkat etmeye çalışıyoruz..

İrem Ezgimen: Albümlerinize koyacağınız şarkıları nasıl belirliyorsunuz?

NBK: Yani aslında albüme koyacağımız şarkılar kendilerini belirliyor gibi bir durum oluyor, çok stratejik düşünmüyoruz, gerçekten kendimiz bile dinlerken sıkıldığımız bir şarkı varsa onu zaten koymanın bir anlamı yok. Yani koyacaklarımızdan çok koymayacaklarımızı belirlemek daha kolay:))

İrem Ezgimen: İlk albüm ve ikinci albüme baktığımız da ilk albüm bu albüme göre sanki biraz daha sert bu sound’a geri dönecek misiniz yoksa ikinci albümde ki gibi mi gidecek her şey?

NBK: Vallahi aslında bizim için önemli olan şey kendini tekrar etmemek, yaptığının üzerine birşey daha ekleyebilmek ya da değiştirebilmek. O yüzden 3. albümün soundu konusunda ne desek yalan olur.. NBK’nın dokusunu kaybetmeden dubstep de yapabiliriz , tamamen akustik bir albüm de yapabiliriz… Müzik bu kadar uçsuz ve özgür olduktan sonra ve yapılan iş bize göre kaliteli olduktan sonra herşey olur :)

İrem Ezgimen: Bu albüm de kimlerle çalıştınız?

NBK: Müzik prodüktörlüğünü ve mixlerini Volkan Yırtıcı yaptı. Mastering Çağlar Türkmen yapti. Davulları yine ilk albümümüzde de bizimle çalışan Kuzey Yılmaz çaldi. 8 şarkının bas gitarlarını Koray Ergunay, 2 şarkının bas gitarlarını Eray Kılınç çaldı. Yaylılar Alper Kömürcü yaylı grubu tarafından çalındı. Albüm DMC ‘den çıktı.

İrem Ezgimen: İkinci albümünüz “Gönüllü Köle” de bulunan şarkıların hepsi birbirinden güzel hani şahsen “bu şarkıyı da atlayıp diğer şarkıya geçeyim” durumu olmadan keyifle dinlene bilen bir albüm olmuş. Albümün çıkış şarkısı “ Ağlayan Kalbim” düet bir şarkı bunun oluşumunu anlatır mısınız? Tuna Velibaşoğlu ile çalışma şansını nasıl yakaladınız?

NBK: Tansel bu şarkının temasını bulmuştu ve sürekli bunu çalıyordu, ben de önce bu şarkıya vokal melodisi bulmuştum ama sözleri bir türlu yazamamıştım. O sıralarda da Neşet Ertaş vefat etmişti ve ben çok üzülmüştüm. Onunla ilgili bir belgesel izliyorduk TV’de ve ben Neşet Ertaş ‘ın küçükken yaşadığı bir aşk hikayesinden çok etkilendim, çok masum bir hikayeydi.. Sonra bu aşk hikayesinden yola çıkarak, 2 kişinin birbirine cevap verdiği bir söz yazmak istedim… sonra düşündüm “Neşet Ertaş nasıl böyle içten söz yazıyor, nasıl bu kadar samimi ifade edebiliyor kendini” diye çok etkilenerek, aynı onun yaptığı gibi kendimi bıraktım ve bir süre onun gibi düşünmeye çalıştım, sonrasında daha önce hiç yazmadığım kadar akıcı bir şekilde bu şarkının sözlerini patır patır döküldüm:) Tabii benimki biraz daha yeni jenerasyon samimiyetiyle oldu ama yine de yazdığımda çok mutlu oldum:)  (Bunu da ilk defa sana anlattim haberin olsun:))
Tuna olayı da şu şekilde oldu; şarkıyı zaten düet olarak yaptık, Tuna’da bizim çok yakın bir arkadasımız,  o kadar yakınızda bu şarkının kimyasına en çok yakışabilecek seslerden biri varken başkasını aramaya gerek yok, direk Tuna’ya sorduk o da sağolsun kabul etti. :)

İrem Ezgimen: İlk klibinizi kim çekti? Kimlerle çalıştınız?

NBK: İlk klibimiz çok genç bir yönetmen tarafından çekildi. Burcu Erdoğan.. Hatta ilk yaptığı büyük iş bizimkiydi ama çok güvendik ona, güvenimizi boşa çıkarmadı. Hatta onlarla “Pişman Değilim” in klibini de çektik, bu aralar bitirmek üzereler:)

İrem Ezgimen: İkinci klip albümün İstanbul lansman konserinde ki ilk dinlediğimiz şarkıya “Pişman Değilim” e geldi ne zaman çıkıcak?

NBK: Nisan başında diyelim:)

İrem Ezgimen: Ankara’da yaşamanın ve müzikal açıdan zorluklar neler?

NBK: Ankara’da yaşamanın bir zorluğu yok hatta İstanbul’dan daha rahat:) Sadece gezilebilecek yerler kısıtlı… O yüzden aynı çember içinde dönüp duruyorsunuz, bir süre sonra hareket etmeseniz bile oluyor. :)) Müzikal açıdan zorluğu ise aslında sadece konser etkinlikleri ve o etkinlikleri yapabileceğiniz yerler çok az… O yüzden hep aynı yerlere, aynı insanları izlemeye gitmek zorunda kalıyorsunuz.Son birkaç senedir performance hall’lerin artışı ve bar programları kadar albümlü grupların, sanatçıların konserleri de artmaya başlamasıyla büyük bir hareketlilik geldi :) Ama artik biz İstanbul’da olduğumuz için bu tarz sıkıntılarımız kalmadı.

İrem Ezgimen: İstanbul konserleri ne zaman?

NBK: Henüz net bir tarih yok, netleştikçe Facebook, Twitter ve web sitemizden duyuruyoruz.

İrem Ezgimen: Sosyal Medya ile aranız nasıl?

NBK: Elimizden geldiğince samimi olmaya çalışıyoruz kendisiyle… Zaman zaman sinir bozucu olabiliyor ama genelde seviyoruz kendisini:)

İrem Ezgimen: Dijital kayıtlar ekliyorsunuz bunun devamlılığı olacak mı? (Akustik Videolar)

NBK: Tabii olacak.. Hatta bu aralar DigiHead ile yaptığımız akustik performans videolarini paylaşmaya başladik.. İlk 2’sini youtube’da izleyebilirsiniz.. Gizli saklı 3-4 tane daha var, onları da zaman içerisinde çıkarıcaz meydana:)

İrem Ezgimen: Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

NBK: Samimiyetin icin cok tesekkur ederiz:)

İrem Ezgimen: Asıl ben sizlere ve sevgili Turhan Ulgur’a çok teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim en yakın İstanbul konserinde görüşmek üzere :)

Röportaj: “Control+Z”

profil-1

Control+Z  yepyeni bir grup… Hem kendilerini hemde albümlerini hep beraber tanıyalım.

İrem: Control+Z kimdir? Kendinizi bize tanıtır mısınız?

Buğra: Üniversite yıllarında Edirne’de tanıştık. Resmi olarak tanışmadan önce bile birbirimizi bilirdik çünkü aynı barlara takılır farklı gruplarda çalardık. Daha sonra bir yarışma vesilesi ile bir araya geldik. Ardından birkaç tane daha yarışmaya katıldık ve çeşitli dereceler elde ettik. Yarışmalarda başarılı olmak bu bağları kuvvetlendiriyor. Çünkü sizinle aynı amaç için uğraş veren yoldaşlarınız var. O günden bugüne aynı kadro ile devam ediyoruz.

Gökhan: Aslında Control+Z’ nin bir araya gelme amacı da biraz farklılık taşıyor. Buğra’nın da dediği gibi birbirimize tanıyıp farklı gruplarda çalmamıza rağmen bir araya gelip Control+Z’yi oluşturma sebebimiz cover yerine tamamen beste üretmek ve beste çalmak fikriydi. Bunun uzun yıllar zorluğunu çektik diyebilirim.

İrem:Albümden önce neler yapıyordunuz?

Buğra:Cornershopismindecover yaptığım bir grubum vardı. O vesileyle çok değerli müzisyenlerle beraber çalışma fırsatım oldu. Bir yandan da okulum devam ediyordu.

Gökhan: Üniversitenin ilk yılları olduğu için okul dışında çok alternatifiniz olmuyor. Mihraç’la birkaç cover projesinde birlikte çalıyorduk.

Başar: Çeşitli gruplar, sanatçılar, senfoni ve oda orkestralarıyla çalıştım. Aynı zamanda bir yandan konservatuvarı okuduğum için derslerime yoğunlaşıyordum.

Mihraç: Gökhan’la ev arkadaşı olduğumuz için onunla farklı gruplar denedik. Ben bir yandan İstanbul’da devam eden cover projelerinde çalıyordum. Edirne’den git gel zor olsa da söz konusu müzik olunca fedakârlıklar kaçınılmaz oluyor.

İrem:Albüm yapma kararını nasıl verdiniz?

Buğra: Albüm yapmak biraz da ortalığı toparlamak demekti. O kadar çok şey birikiyor ki, bu duyguları en samimi şekilde kaydedip dinleyiciye sunmak ve anlattığımız duyguya ortak olduklarını görmek, belki de bizi müziğe bağlayan en önemli unsur. Yani geç kaldığımızı düşünsek de ilk adımı atmak için “Sadece Dinle”yi çıkarmak bizim için önemliydi.

Gökhan: En baştada dediğim gibi biz bir yola girmeye karar verip sonu bizi albüme götürmedi. Z’yi ilk kurduğumuzdaki amacımız buydu diyebilirim. Sonuçta herkes grup kurarken sonunda albümü düşler ama bizim direk hedefimiz buydu. Biraz planladığımız tarihten geç çıktı onu da nazar boncuğu olarak görüyoruz.

İrem:Albümde kimlerle çalıştınız?

Mihraç: Albümü SAE stüdyolarında Özkan Oral önderliğinde kaydettik. Albümde Cihan Erkene, Gökçe Dayanç, İdil Ağaoğlu, Çağrı Nar, Onur Nar, Serhan Güneysu, Yılmaz Şenyaylar gibi değerli müzisyenlerle çalıştık. Kapak tasarımı Can Köseoğlu, fotoğraflarıysa Akın Bağcılar çekti. Emre Turhal ve Ümit Kış’ta desteklerini esirgemediler.

İrem:Albümün hikâyesini anlatır mısınız?

Gökhan: Bu soruyu kime sorsanız sanırım kimse çok kolay bir süreç anlatmayacaktır. Bizde aşağı yukarı aynı süreçlerden geçtik. Tabiri caizse başımıza gelmeyen kalmadı diyebilirim. Belki de bu zorlukları aştığımız için bu kadar kıymetli. Örneğin ilk klibimizi yayınlayana kadar öncesinde 3 klip daha çekmiştik. 6 şarkı yayınlamaya karar vermeden öncesinde 4 şarkı yayınlayacaktık. Sonrasında daha uzun bir albüm fikri çıktığında 10 şarkı için stüdyoya girmiştik. Nihayetinde çıkan 6 şarkı oldu. Şartlar ve durumlar devamlı değiştiği için bizde artık ayak uydurmak zorunda kalabiliyoruz.

İrem:Albüm kartonetinin arkasındaki hikâye nasıl ortaya çıktı?

Gökhan: Buğra’nın yazdığı sözler bizim için çok değerli ve tabi hissettirdikleri de. Kafamda uzun zamandır böyle bir hikâye oluşturma isteği vardı. Açıkçası bunu yazarken albüme koyarız diye düşünmemiştim. Sonrasında çocuklarda okuduğunda koyma kararı aldık. İpucu vermek istemiyorum ama orada belki de 3. albümde bile ortaya çıkacak dipnotlar var. O yüzden hoşça kal yağmur adam, bonie ve clyde’ın yanında tüm cesaretin ve özgürlüğünle sözü benim için çok şey ifade ediyor.

İrem:Edirne’den sonra İstanbul’da müzik yapmanın zorluklarını anlatır mısınız?

Buğra: Eskiye oranla şu sıralar zor değil aslında. Artık aynı evde kalıyoruz ve alt katımızda stüdyomuz var. Sürekli faaliyet halindeyiz. Müzik biriktiriyoruz.

Mihraç: İstanbul, Edirne’ye oranla çok daha büyük bir piyasa ve köşe başlarını tutmuş çok fazla grup ve müzisyen var. Bunların arasında bizde varız demek tabi ki zor. Ama sonuçta bir hevesle yola çıkmadığımız için bunu zamanla başarabileceğimizi düşünüyorum.

İrem:İstanbul sizi zorluyor mu? Hayatınızda neler değişti?

Buğra: İstanbul bizi yoruyor…

Gökhan: Başta ulaşım olmak üzere İstanbul’un zorluklarını yaşıyoruz. Birde herkesin bir ikinci işi olduğu için kalan zamanlarda müzik yapmak bunun en zor kısmı olsa gerek. Onun dışında şuan için çokta fazla değişiklik yok sadece biraz daha yoğun yaşıyoruz.

İrem:Control+Z ‘nin Edirne’de çok ciddi bir kitlesi var onları nasıl ayakta tutabiliyorsunuz?

Buğra: Sağolsunlar oraya gittiğimizde misafir değil de daha çok ev sahibi gibi hissettiriyorlar. Genel olarak bizi dinleyenleri hayran ya da kitle diye adlandırmak yanlış olur. Onları biz dost olarak görüyoruz. Konser öncesi ya da sonrası kontak kurmayı seven bir grubuz. Sohbet ederken onların duyguları, enerjileri anında bize geçiyor.

Başar: Edirne bizim diğer evimiz. Orada tanışıp zaman geçirdiğimiz o kadar çok arkadaşımız var ki, Conrtrol+Z’nin oluşumu ve ilerlemesinde onların çok payı vardır.

İrem:Sosyal Medya ile aranız nasıl?

Başar: Bireysel olarak çok aktif olmasak da Control+Z adına aktif olmaya, yeterli kadar bilgi vermeye çalışıyoruz. Günümüzde konserler dışında diğer tüm etkileşimler artık sosyal medyadan geçiyor.

İrem:Radyo ve televizyon ile aranız nasıl?

Başar: Mümkün olduğu kadar tüm gelen talepleri karşılamaya çalışıyoruz. Şuan için fena gitmiyor diyebiliriz. Tabii görsel basın çok etkili mümkün olduğu kadar fazla kitleye ulaşmak istiyoruz.

İrem:İstanbul beklentinizi karşıladı mı?

Gökhan: Beklentilerimiz hiçbir zaman maksimum seviyede olmadı fakat tabi ki gelecekle ilgili çok güzel planlarımız var. Sadece Dinle bizim için bir adımdı. Beklentilerimizin gerçekleşmesi açısından ikinci albüme çok güveniyoruz aslında onu yayınlamak içinde sabırsızlanıyoruz.

İrem: Web sitenizi ve hayranlarınızın sosyal medyada Control+Z’yi takip edebilecekleri adresleri öğrenebilir miyiz?

Mihraç: Bize controlzband.com web sitemizden ulaşabilirler. Onun dışında Facebook.com/controlzband, Twitter.com/controlzband ve Insgtagram.com/controlzbandadreslerinden ulaşabilirler.

İrem:Yeni gruplardansınız albüm yapacak diğer arkadaşlar için tavsiyeleriniz nedir?

Buğra: Samimi olarak şunları söyleyebilirim; Her şey hak ettiği gibi gidiyor hayatta, ne eksik ne fazla, her şey hakettiği gibi… Müzik de öyle. Gerçekten çok emek verdiysen, samimiysen ve güveniyorsan ortaya çıkarttığın eserlerin enerjisi de karşıya o denli geçiyor. Ve en önemlisi; acele etmek, bir an önce çıkmasını istemek, o işin düzgün yapılmaması demektir. Konfüçyüs’ün çok güzel bir sözü var. ”Durmadığın sürece ne kadar yavaş gittiğin önemli değildir”.

Röportaj:
İrem Ezgimen (DikkatMüzik!)

Aydilge “Acı cömerttir aslında. Geçici, ucuz hazlardan çok daha fazlasını öğretir anlayana”

IMG_20140203_203753

Bir sanatçı, farklı bir ruh, arkadaşlıktan dostluğa…

Aydilge ‘yi ilk video klibi “Yalnız Değilsin” sayesinde tanımıştım. Şarkı o dönemde hissettiklerim konusunda yalnız olmadığımı benim gibi hisseden ve düşünen başka birilerinin de varlığını bana yeniden hatırlatmış kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Yıllar geçiyor o güzel şarkılar, güzel video klipler yapmaya devam ediyordu.

Bir gün kendi grubumun provasında eski gitaristim (Onada ayrıca teşekkür ederim.) Sevgili Ümit Eren Oğuz ( Şuan da “Hayat Meyal” grubunun gitaristi ve onlarında yakında albümleri çıkıcak.) “İrem Aydilge’yi sever misin? Eğer seviyorsan sahnede bir iki şarkısını söylemek ister misin?” dedi. “Tabii ki severim özellikle ‘Yalnız Değilsin’ şarkısını söylesek ne güzel olur…” dedim. Bir anda playlistimize dört tane “Aydilge” şarkısı eklendi tüm ekip özellikle ” Sorma” coverına bayıldık. Hatta o kadar güzel olmuştu ki bizim yaptığımızı beğenmedik ve şarkıyı geri çektik. Gitaristler şarkıları çalarken çok eğleniyor özellikle gitar sololara bayılıyorlardı.

Aradan bir kaç zaman sonra sevgili Tolga Akyıldız’ın düzenlediği “Açık Sahne” etkinliğin sayesinde kendisi ile yüzyüze tanışma fırsatı yakaladım. Sakin ve güler yüzlü tavrı hemen kendisi ile röportaj yapma isteğimi tetikledi ve bir anda ” Müsait bir gününde röportaj yapabilir miyiz?” diye ağzımdan hemen sözcükler dökülü verdi. Allah’tan o kadar naif ve tatlı ki “Tabii ki..” ne zaman istersen dedi.

Bu güzel günden bir süre sonra, benim için hayat ” Sorma ne haldeyim, sorma kederdeyim…” kıvamına gelmişti. Facebook iletimde bunu durumu anlatan bir kaç cümle yazdım ve bir anda dert ortağım oldu. Röportajdan öte onunla muhabbet sohbet edip, dostum olmasını istiyordum. Kadıköy sahnede ki konserine gittik ilk defa canlı performans olarak ekibini ve kendisini izliyordum. Sahnedeki o pozitif enerjisi ve güler yüzü herkes görmeli…

Bu konserin ardından yurtiçi ve yurtdışı bir çok konserler verdi ve sonunda sıra İstanbul’a gelmişti konsere zaten gidecektim ama konserden bir hafta önce bir hatırlatmada bulundu ve sonra da “sahnede beraber bir şarkı söyleyelim mi?” dediğinde inanılmaz mutlu olmuştum. (O konserde 90’lar da çok izlenen ve sevilen dizilerden ” Süper Baba” filminin soundtrack şarkısı ” Bana Bir Masal Anlat Baba” şarkısını beraber söyledik. )

Keyifli bir o kadar da eğlenceli geçen konserin ardından hemen artık röportajı yapmak istiyordum. Hemen sonraki haftasonu buluştuk. (Açıkcası röportajdan öte bu kadar hassas ve duyarlı biri ile karşılıklı sohbet etmek istiyordum.:)) Canım üniversite’den sınıf arkadaşım Çilem Ergül’de her zaman olduğu gibi yanımdaydı yolda bana “Soruların nerde ne soracaksın?” dedi “Soru filan yok!” dedim “İrem saçmalama röportaja gidiyorsun sorular olmazsa ne yazacaksın?” dedi bende “Hayır ben muhabbet etmeye gidiyorum. Aydilge çok farklı biri arkadaşım olmasını istiyorum” dedim. Suratıma bir bakışı vardı anlatamam… Hatta “Bütün akşam o kadar konuştuk neyi nasıl toparlayıp yazacaksın çok merak ediyorum”  diyip durdu. O güne kadar benim için hassas, naif, hemen kırılabilecek gibi olan kişi bir anda aslında ne kadar güçlü, kendi ile yüzleşmiş, egodan çoook uzaklarda, duyarlı biri vardı karşımda…

Bir çoğumuzun (bende dahil) ne kadar üzgün ya da mutsuz olsak da hep güçlü görünme isteğinin aslında ne kadar saçma olduğunu anladım. Dedim ki ” Üzgün olduğum zaman, hep iyi gözükmeye çalışırım bir şeyleri insanlardan saklarım.” Aydilge’nin cevabı o kadar güzeldi ki; “Duygularını özgür bırak. Derinde paletsiz, tüpsüz, korkusuz çırılçıplak yüzebilmek için… Teninle deniz arasına, ruhunla aşk arasına hiçbir şey koymadan…Kahramanca  hissetmek asıl marifet bunca robotlaşmış insan arasında… Acıdan, hüzünden kaçmadan her duyguyu kucaklayabilecek kadar cesur olabilmek… Hayatın her mevsimini kucaklayabilmek… Tek boyutlu değil, üç boyutlu yaşayabilmek… ” dedi. Bir anda gerçekten ne kadar haklı olduğunu anladım. ( “Bunu biraz düşünün!” derim ;) )

Kendisi ile o kadar barışık ki, yeri geliyor kendini çekinmeden eleştiriyor yeri geliyor, ortak piyasayı paylaştığı insanları açık sözlülükle eleştiriyordu. ( Amacım ortalığı karıştırmak olmadığı için kişi ya da grup adı söylemeyeceğim sadece samimiyetini anlatmak için bu kadar detay yazdım.) Yazmış olduğu dört tane güzel kitaptan (Kalemimin Ucundaki Düşler (1998), “Bulimia Sokağı (2002)”,“Altın Aşk Vuruşu (2004)”,“Aşk Notası (2011) ) ve bu kitaplarda bahsettiği kişilerin kimliklerine bürünmenin ona keyif verdiğinden konuştuk. Şarkı bestelerken ve söz yazarken büründüğü ruh haline biraz dokunduk… Dokuz Sekiz firmasından ve Ahmet Çelenk’le çalışmaktan ne kadar mutlu olduğu ve onlarla çalışmanın ona verdiği keyiften konuştuk. Yurtdışında ve yurt içinde  gerçekleştirdiği konserlerinde dinleyicinin katılımının çok güzel olduğunu ve  yüksek olduğu için İstanbul’a geldiğinde çok keyifli ve kendisine yaşattığı mutluluğu paylaştı. Fakat İstanbul ‘da bulunan ve artık bir avuç kalan konser mekanlarında konserlerinin bilet fiyatlarının öğrenciler için çok yüksek olduğundan ve zaten azıcık kalan bu mekanlarda da bilet fiyatlarının yüksek olması dinleyicinin konsere gitme isteğini azalttığını düşünüyor. Şahsen ben de bu konuda kendisi ile aynı fikirdeyim. Bir avuç mekan kaldı her öğrencinin konserlere gidebilmesi gerektiği kanısındayım. Öğrencinin bütçesi bellidir hele bir de İstanbul gibi büyük bir kente başka bir şehirden geliyorsanız. Konsere gitmek sizin için çok büyük bir lüks haline gelir. O yüzden konser biletleri konusunda kesinlikle indirim sağlanması gerektiği fikrindeyim.

Mutluluk kavramı üzerinde düşünüyormuş bu aralar. İnsanların acı çekmekten korktukları için hayatı gerçek anlamda yaşamaktan kaçtıklarını söylüyor. “Acı cömerttir aslında. Geçici, ucuz hazlardan çok daha fazlasını öğretir anlayana” diyor. “Acıyı, sıkıntıyı göze alırsak, gerçek anlamda yaşarız kana kana… Gerekirse de kanaya kanaya. Ama mutlaka hakiki doyumlarla. Hem birazcık kandan bir şeycik olmaz,içinde hakikat varsa…”

Yeni bir projeleri var bununla ilgili ben kopyasını veriyorum ama ne olduğunu söylemeyeceğim sizler Aydilge’nin facebook’ta bulunan; www.facebook.com/aydilge sayfasından ya da twitter’da @AydilgeSarp sayfasından detaylarını alabilirsiniz.. Konser tarihleri 14 Şubat Public Cafe&Bar Çorlu; 15 Şubat Volume Alsancak İzmir ve 22 Şubat BKM Mutfak Sahne İstanbul sahnelerinde olacak.

Aydilge’ye o güzel ruhunu bizlerle paylaştığı için, harika cesareti için, güzel şarkıları ve güler yüzü için teşekkür ederim. Nice keyifli sohbetlerimiz olsun…

Sevgili editörümüz Olcay Tanberken ben size ve takipçilerimize kısacık zamanda tanıyabildiğim kadarıyla “Aydilge” yi anlattım sende artık röportaj yaparsın. J Herkese sevgilerle…