İyi ki Doğdun David Bowie!

2021 müzik dünyasında hızlı başladı. Yeni albümlerin habercisi parçalar, cover’lar ve birçok yeni albüm yayınlanmaya devam ediyor. Bütün bunların yanında geçen hafta 8 Ocak’ta David Bowie’nin de doğum günüydü. Bowie’yi anma niteliğinde bir online bir konser olan A Bowie Celebration canlı yayınlandı. 3 saatlik konserde Adam Lambert, Macy Gray, Dave Navarro gibi birçok ünlü isim sahne aldı. Ayrıca David Bowie’nin yayınlanmamış iki cover parçası ve Duran Duran’dan da bir Bowie cover’ı yayınlandı. O zaman iyi ki doğdun David Bowie!

Kings of Leon Sizi Çok Özlemiştik!

2020 yılının başlarında yeni albümün geleceği sinyallerini veren Kings of Leon 7 Ocak’ta yeni albümden iki parçayı yayınladı. Yeni albümün ismi ise When You See Yourself. Yayınlanan The Bandit ve 100,000 People isimli parçalar kafamızda albüme dair biraz fikir oluşturdu gibi.  The Bandit içten içe o özlediğimiz eski Kings of Leon’u anımsatıyor. 100,00 People nispeten daha yavaş ama kendini dinleten hoş bir parça. Grup son albümünü 2016 yılında WALLS ismiyle yayınlamıştı. When You See Yourself albümü 11 parçadan oluşuyor ve 5 Mart’ta yayınlanacak. Heyecanla bekliyoruz!

Duran Duran’dan David Bowie’ye Saygı Duruşu

Müzik dünyası David Bowie’nin doğum gününü kutluyor. Duran Duran David Bowie’nin doğum günü şerefine Bowie’nin bir parçasını cover’ladı. Five Years David Bowie’nin 1972 yılı The Rise and Fall of Stardust and the Spiders from From Mars isimli klasikleşmiş albümünden bir parça.

Grubun üyesi Simon LeBon, yayınladığı yazıda hem David Bowie’ye hayranlığını hem de gruba teşekkürlerini şöyle ifade etmiş; “Ben küçükken hayatımda her şey David Bowie ile ilgiliydi” diyor. “Şarkı yazmaya başlamamın sebebi oydu. 5 yıl önce öldüğüne hala inanamıyorum ama belki bende hala bir parçası hayatta ve olmaya da devam edecek. Bu parçayı hazırlamamıza fırsat verildiği ve ismimizin onu tekrar anmamıza vesile olduğu için nasıl onur duyduğumu anlatamam.” diyor.

Duran Duran, aynı zamanda 8 Ocak’ta David Bowie’yi anma niteliğinde olan ve canlı yayınlanan bir konserde sahne aldı. A Bowie Celebration: Just for One Day isimli 3 saat yayınlanan ve birçok sanatçının katıldığı konserden elde edilen gelirin bir kısmı Bowie’nin desteklediği Save the Children organizasyonuna bağışlandı.

David Bowie’den Yayınlanmamış Cover’lar Gün Yüzüne Çıktı

David Bowie’nin 74. Doğum günü şerefine 8 Ocak’ta daha önceden yayınlanmamış iki cover parça; John Lennon’dan “Mother” ve Bob Dylan’dan “Tryin’ To Get To Heaven” yayınlandı. Parçalar 1997 ve 1998 yılında kaydedilmiş.

Mother 1970 yılında John Lennon’ın Plastic Ono Band isimli LP’inde yer alan bir parça.  David Bowie bu parçayı aslında Lennon’ı anma niteliğinde bir albüm için kaydetmiş ancak hiç yayınlanmamış. Parçada Bowie’ye Reeves Gabrel ve Tony Visconti eşlik ediyor.

Tryin’ to Get to Heaven ise Şubat 1998’de David Bowie LiveAndWell.com albümü üzerine çalışırken New York’ta kaydedilmiş. İki cover da David Bowie’nin eşsiz yorumuyla birbirinden güzel. İyi dinlemeler!

Bu Aralar Ne Dinliyorum?

The Killers “The Man”

Sam Smith “Diamonds”

KT Kunstall “Black Horse And The Cherry Tree”

Robin McKelle “Bei Mir Bist Du Shön”

Urge Overkill “Girl, You’ll Be a Woman Soon”

Melis Ateş / Dikkat Müzik!

Bu Şarkı Bir Yerde Çalıyordu Sanki Ama İsmi Neydi?

Bu yazımda filmlerde duyduğumuz kafamıza yerleşen, daha sonra duyduğumuzda “Bu şarkı bir filmde çalıyordu sanki ama ismini unuttum” dediğimiz biraz kıyıda köşede kalmış parçalardan bir liste hazırladım.

Bakalım bu sefer görünce hatırlayacak mısınız?

1- “I’ve Had The Time Of My Life” – Bill Medley And Jennifer Warnes (Dirty Dancing)

1987 yapımı Dirty Dancing döneme damgasını vuran romantik komedi filmlerinden biri. Başrollerinde Patrick Swayze ve Jennifer Grey’in bulunduğu filmde genç bir kadının dans öğretmenine aşık olmasıyla gelişen olayları anlatıyor. I’ve Had The Time Of My Life ise hem Grammy hem de Akademi Ödülü kazandırmış ve filmle bütünleşen bir parça olmuş.

2- “You Don’t Own Me” – Lesley Gore (The First Wives Club)

Ee, biraz da 90’lara dönelim. Bu şahane film üç yakın arkadaşın yıllar sonra eski eşleri yüzünden ortak bir amaç uğruna tekrar bir araya gelmesini anlatıyor. Olivia Goldsmith’in aynı adlı çok satan 1992 romanına dayanan 1996 yapımı komedi filmi. İzlemenizi tavsiye ederim. You Don’t Own Me parçası da filmle özdeşleşen bu sahnede çalıyor.

3- “It Must Have Been Love” – Roxette (Pretty Woman)

Pretty Woman’ı bilmeyen yoktur herhalde. Başrolünde Richard Gere ve Julia Roberts olduğu 1990 yapımı efsane romantik komedi filmi. Ama filmde çalan Roxette parçasını kimler biliyor?

4- “Love Is All Around” – Wet Wet Wet (Four Weddings And A Funeral)

1994 İngiliz yapımı bu film düşük bütçeyle büyük bir başarı sağlamış. Bu parçayı da biz farketmeden aklımıza kazımış.

5- “Iris” – The Goo Goo Dolls (City of Angels)

City of Angels 1998 yapımı fantastik/romantik bir film. Başrollerini Meg Ryan ve Nicholas Cage paylaşmış. Iris ise filmde çalan parçalardan biri. Bu parçayı kesin bir yerlerden tanıyorsunuz!

6- “Talk Show Host” – Radiohead (Romeo + Juliet)

1996 yılı yapımı bu filmde Leonardo DiCaprio ve Claire Danes oynuyor. Talk Show Host ise

filmde çalan güzel parçalardan sadece biri.

7- “I’m Every Woman” – Chaka Khan (Bridget Jones’ Diary)

Tabii 2000’ler denince romantik komedilerin kadrolu elemanı Hugh Grant olmadan bir filmden bahsedemeyiz. 2001 yapımı ünlü film Bridget Jones’un Günlüğü’nde çalan parçalardan birini ekliyorum. Bakalım izleyince aklınıza gelecek mi?

8- “Lust For Life” – Iggy Pop (Trainspoitting)

1996 yapımı Trainspotting filminin açılış sahnesinde durmadan koşturan Ewan McGregor’u hepimiz biliyoruz ama arkada çalan bu parçanın ismini kaçımız biliyor?

9-  “Girl You’ll Be Woman Soon” – Urge Overkill (Pulp Fiction)

Filmleri kadar içindeki müzikleri ile de akıllara kazınan Tarantino’nun bir eserinden burada bahsetmesem olmazdı. Quentin Tarantino işin içine girince filmlerinde çalan harika parçalar saymakla bitmez tabii. En güzellerinden ve duyduğunuzda kafanızda filmi canlandıracak bir parçayı şöyle bırakıyorum.

10- “Only Time” – Enya (Sweet November)

“Kasımda Aşk Başkadır” deyince filmi eminim hatırlayacaksınız. Charlize Theron ve Keanu Reeves’in başrollerini paylaştığı 2001 yapımı filmin en efsane parçası Only Time’dan bahsediyorum. Muhtemelen “Neymiş o?” dediniz. Biraz ipucu için videoyu ekledim bile.

11- “Everbody’s Gonna Learn Sometime” – Beck (Eternal Sunshine Of The Spotless Mind)

İsmini zar zor ezberlediğimiz adeta bir tekerleme niteliğindeki 2004 yapımı Oscar ödüllü film Eternal Sunshine of The Spotless Mind filmini bilmeyenimiz yoktur. Kapanış sahnesinde çalan bu parçayı ise bilmeyenler için tekrar bir hatırlayalım.

12- “Suddenly I See” – KT Tunstall (The Devil Wears Prada)

Şeytan Prada Giyer ya da harika sansürlü Türkçe çevirisiyle söylersem belki aklınıza gelir; “Şeytan Marka Giyer”. Meryl Streep ve Anne Hathaway’in başrolünde olduğu 2006 yılı filmi. Bu harika parça ise filmin açılışında çalıyor.

13- “I Want You To Want Me” – Cheap Trick  (10 Things I Hate About You)

Romantik komedilere doyamadım biliyorum ama ağzımıza takılan parçaların çoğu da oradan çıkmıyor mu? Filmin kapanış sahnesinde çalan bu parça da tam anlamıyla evde ağzınıza takılmalık. “Bu film nedir ya, aman!” diyip geçmeyin Shakespeare’in Hırçın Kız eserinin bir uyarlaması aslında. 1999 yapımı filmde Joseph Gordon-Levitt ve Julia Stiles oynuyor. Muhtemelen videoyu görünce hatırlayacaksınız.

14- “You Make My Dreams (Come True)” – Daryll Hall & John Oates (500 Days of Summer)

Aşkın 500 Günü diye çevirdiğimiz bu filmi izlemeyenimiz yoktur. Film senaryosu kadar müzikal yönüyle de ön plana çıkmıştı. Biraz buruk bir film olsa da bu eğlenceli sahneyi ve arkada çalan parçayı unutmak mümkün değil.

15- “Gangsta’s Paradise” – Coolio, L.V (Dangerous Minds)

Gerçek bir hikayeden uyarlama olan film Türkçe’ye “Sakıncalı Düşünceler” olarak çevrilmişti. 1995 yapımı filmi Michelle Pfeiffer’ın etkileyici performansı ve bu parça ile hatırlıyoruz.

Melis Ateş / Dikkat Müzik!

İçinden Geldiği Gibi Söyle!

Herkese Merhaba!

2020’nin son haftasına giriyoruz. Bu hafta, 25 Aralık’tan itibaren, dünyanın dört bir yanında Noel kutlamaları başlıyor ve yaklaşık iki hafta sürüyor. Sosyal medyamız Michael Bublé, Mariah Carey, Frank Sinatra, Dean Martin ve Wham!’in klasikleşmiş Christmas temalı parçalarıyla dolup taşarken azıcık da olsa 2020’nin karamsarlığından kurtuluyoruz. O zaman biraz kafamızı dağıtmak adına kulaklarımızı takalım yeni yıl ruhuna girip biraz uzaklaşalım. Bugünkü yazımda gözlerden kaçan biraz daha farklı tarzlarda birkaç albüm inceledim.

Miley Cyrus “Plastic Hearts” İle Rock Star Olarak Mı Dönüyor?

Miley Cyrus son yıllarda özel hayatıyla çok gündeme geldi ve hatta bu yüzden müzik çalışmalarının da biraz geri planda kalmasına neden oldu. Son albümüyle bu sefer karşımıza farklı bir havayla çıkıyor. Plastic Hearts albümü biraz pop ama çoğunlukla rock ağırlıklı diyebileceğimiz bir tarzda olmuş. Bunu özellikle belirtmemin sebebi Miley Cyrus’un müzik kariyerinde neredeyse her tarzda albüm yapmış olması. Ben rock tarzını Miley Cyrus’a yakıştırıyorum açıkçası. Hem asi karakterine ve tarzına çok uyuyor hem de ses rengi ile çok uyumlu. Bu çizgiden devam etse ne de güzel olur.

Şarkı sözlerinde tuttuğunu koparan ve “kim ne derse desin ben buyum” diyen Miley Cyrus’u görüyoruz. Duygusal ilişkilerin ardından toparlanıp güçlenen pes etmedim diye bağıran albümler bu senenin son çeyreğinde epey karşımıza çıktı.

Albümde klasik rockın imzasını Joan Jett & The Blackhearts, Billy Idol ve Stevie Nicks düetlerini gördüğümüzde anlıyoruz. Bunlara ek olarak bir de Blondie’den Heart of Glass ve The Cranberries’in Zombie parçalarının Cyrus’un konserlerinden canlı kaydedilmiş coverları bulunuyor ki ikisi de bence gayet başarılı olmuş ve kayıt kalitesi oldukça iyi.

Prisoner parçasında ise Dua Lipa eşlik etmiş Miley Cyrus’a. Rock esintileri taşıyan hareketli ve güzel bir şarkı tavsiye ederim.

Bu arada bu albümde özel olarak söylemem gereken bir parça var o da Stevie Nicks ile yaptığı Edge of Midnight düeti. Bu parça Stevie Nicks’in Edge of Seventeen parçası ile Cyrus’un albümdeki Midnight Sky parçasının birleştirilmesi ile ortaya çıkmış.

Benim gibi özellikle rock tarzını seven biriyseniz bu albüm hem 80’ler rock havası taşıyor hem de son dönem rock tarzını çok başarılı harmanlamış, bence özgün ve güzel bir tarz olmuş. İyi dinlemeler!

Albümde öne çıkan parçalar: Midnight Sky, Prisoners (feat. Dua Lipa), Heart of Glass.

Ólafur Arnalds “some kind of peace” ile İç Dünyanıza Bir Yolculuk..

Ólafur Arnalds’u bilen bilir kendisi multi-enstrümantalist bir müzisyen. Müzik hayatına bir metal grubunda davulcu olarak başlamış şimdilerde ise Royal Albert Hall’de sahne alan bir piyanist. Aynı zamanda çeşitli film ve dizilere hazırladığı besteleri de var.

Ólafur Arnalds albüm için tüm dünyada yayınlanan online bir ön tanıtım partisi yapmış ve herkes aynı anda dinlemiş. Bundaki asıl amaç insanların pandemi döneminde yalnız olmadıklarını hissetmesi ve bu albümün insanları bir araya getirmesi için bir sebep olmasını istemesiymiş. Yani albümün ismi gibi “bir tür barış”.

Albümden biraz bahsetmek gerekirse; elektronik müzik, klasik yaylılar ve piyanonun harika harmonisini içeren bir albüm yapmış. Albümde İngiliz müzisyen Bonobo, JFDR ve Alman şarkıcı-söz yazarı Josin birer parça ile kendisine eşlik etmiş.

Arnalds’ın bu albümdeki kişiler sadece müzisyen değil, aynı zamanda onun özel hayatına dahil olan dostları. Arnalds onlardan “hayatımın büyük bir bölümünde benimle beraberlerdi ve bu albüme ilham kaynağı oldular” diyerek bahsediyor.

Enstrümantal albümleri seviyorsanız ruhunuzu dinlendirecek bir albüm olmuş, mutlaka dinlemelisiniz!

Albümde öne çıkan parçalar; Loom (feat. Bonobo), Back to the Sky (feat. JFDR).

21 Aralık’ta JFDR ile birlikte albümden küçük bir session yayınladı, şöyle bırakıyorum.

Fiona Apple “Fetch the Bolt Cutters” ‘da Nasıl Hissediyorsa Öyle Söylüyor!

Fiona Apple’ı çoğumuz aslında hit olan parçası Criminal ‘dan biliyoruz ve kimimiz de Across the Universe yorumundan ismine aşina. Şimdilerde ise beşinci solo albümüyle karşımıza çıkıyor. Albümün ismi oldukça tuhaf;  “Cıvata Kesiciyi Getirin”! Apple, ilham kaynağını NPR’a verdiği röportajda, Netflix’te izlediği The Fall dizisinden Gillian Anderson’ın canlandırdığı bir karakterin repliğinden geldiğini söylüyor. İzlerken albümün isminin bu olması gerektiğine karar vermiş. Asıl demek istediği ise “kendinizi serbest bırakın, zincirlerinizden kurtulun!”

Albümde 13 parça yer alıyor. Albümün kesinlikle çok farklı ve kendine has bir tarzı olduğunu söylemem gerek. Fiona Apple albümü Venice Beach’teki evinde kaydetmiş. Piyano ve perküsyonun ağırlıklı olduğu albümde buna ek olarak sürprizler de var. Oldukça spontane şekilde konuşmalar, nefes alışverişi, tıkırtıları, el çırpmaları, köpek sesleri gibi sesleri de enstrümana dönüştürmüş. Dedim ya oldukça farklı bir albüm!

Şarkı sözlerini dikkatli dinlediğimizde Fiona Apple, toplumsal çatlaklara ve yozlaşmaya dikkat çekerek özgür, feminist ve aktivist yanını ön plana çıkarıyor. Albümü dinlerken “bu müzik bana ait, nasıl hissediyorsam özgürce söylüyorum” hissini uyandırıyor.

Albümden ilk videosu “Shameika” oldukça eğlenceli olmuş. Hem orijinal halini hem de videonun yapılış sürecini paylaşmışlar. İzlemek isterseniz diye hemen şuraya bırakıyorum.

Görünen o ki, Fiona Apple kendine has deneysel tarzıyla müzik dünyasında tüm formların dışına çıkarak bir devrim yaratmış. Bunu yaparken farkında mıydı bilemem ama birileri farketmiş olacak ki kendisi En İyi Alternatif Müzik Albümü dalında Grammy ödülüne aday ilan edildi!

Umarım kazanır, keyifli dinlemeler!

Albümde öne çıkan parçalar:  I Want You To Love Me, Under The Table, Fetch The Bolt Cutters.

Bu Aralar Ne Dinliyorum?

Seal “Kiss from a Rose”

Cher “If I Could Turn Back Time”

Tasmin Archer “Sleeping Satellite”

Salt-N-Pepa “Shoop”

The Cast of Netflix’s Film The Prom “Tonight Belongs To You”

Melis Ateş / Dikkat Müzik!